Görüş

Diktatöre özlem

Arap halkları, devrimlerin baskıcı rejimden iktidar değişimine dayalı sisteme geçiş olduğundan emin olsalar dahi, devrimlere tamamen güvenmez.

Göstericiler, Ahmed Şefik'in posterini ateşe veriyorlar.
Devrimci Mısırlılar, eski Başbakan Ahmed Şefik'in cumhurbaşkanlığı adaylığına büyük tepki gösteriyorlar. [AFP]

tunus’tan mısır ve yemen’e kadar bin ali, mübarek ve salih dönemlerine özlem fısıltıları yükseliyor. birkaç gün önce tunuslu şarkıcı salah misbah, eski devlet başkanı zeynel abidin bin ali’yi sıcak şekilde selamladığını açıkladı. yemen’de ise eski devlet başkanı ali abdullah salih, sana’daki ikametgâhında bir hafta önce, yemen’in birleşme yıldönümü vesilesiyle tebrik ve şükranlarını sunan telgraf ve telefonlar aldı. ancak mısır tablosu daha net. zira cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk tur sonuçları, hüsnü mübarek’ten özür dileyenleri canlandırıyor ve ‘üzgünüm başkan’ kampanyası da yayımladığı ‘mübarek’in mısır’ı’ başlıklı kitapla, devrik cumhurbaşkanının başarılarını hatırlatıyor.

konu, halklarının özgürlüğü yolunda kurban verenler için bir felaket olarak görülüyor. korku çığlıkları ve hayal kırıklığı, 25 mayıs cuma günü sanal ortamda, oyların sayım sonuçlarını takiben tekrarlanıyordu: “devrim, özgürlüğün anlamını bilmeyen ve köleliğe âşık insanların eliyle zayi edildi.”- hibe hassan; “allah bize yeter, o ne güzel vekildir ey gafil halk.”- hatim saad; “çocuklar büyüyünce onlara ne diyeceğiz? bakanlıktan düşürmek için milyonlarca kişi gösteri yaptık, cumhurbaşkanı oldu.”- ebulvefa.

şaşkınlık, elitleri ve yazarları da içine aldı. bazıları, ‘despotluğun yapıları’ kitabının yazarı abdurrahman el kevakibi’nin yorumlarına sığındı. başkaları da islamcı düşünür seyyid kutup’un şu söylemini yeniden gündeme getirdi: “köleler özgürlükten kaçanların ta kendileridir. onları bir efendi kovsa, başka bir efendi ararlar. özgürlerin özgürlük endişelerini anlamazlar ve özgürleşmeyi isyan sanırlar.’

hiç kuşkusuz, egzotik bir tablo bu. kurban, celladına özlem duyuyor ve vücut, kırbacı özlüyor. kendimizi düşünmenin sıkıntısından rahatlatmaya çalışıyor; ortadaki sahneyi, halkı devrimci ve ‘fulul’ (önceki rejim kalıntıları) diye ikiye bölen pastörize edilmiş sınıflandırmalarla özetliyoruz. daimi suretle siyasi mali yolsuzluğu, oy satın alımını ve bölgede hali hazırdaki stratejik yapının sürmesini isteyen dış komploları hatırlatmakla işi bitiriyoruz.

bunların tamamı veya bir kısmı doğru olabilir. fakat üç etken dikkatimizden tamamen kaçtı, mısır seçim sonuçlarını anlamamız zorlaştı ve dolayısıyla bu sonuçları hayal kırıklığına uğratan gizemli bir durum olarak değerlendirdik. kabullerimizi test etme zamanı nihayet geldi. seçim sonuçları, gürültü ve pervasızlık ortasında önceden kabul etmesi kolay olmayacak öz eleştiriye, pek az rastlanan bir kapı açtı.

toptan değişim hurafesi ve çıkarların ihmali

değişimin yapısı ve devrimlerin tarihine ilişkin şairane düşüncemiz, bizleri hayal kırıklıklarına uğratıyor. büyük devrimlerin; gerçekleri baştan aşağı değiştiren, toplum ve devletin yeni temeller üzerinde bir anda yeniden şekillendirildiği köklü kırılmalar olduğunu düşünüyoruz. lakin gerçek şu ki; devrimin hikayelerine dair aktardıklarımız, aslında iktidarın, toplumun (küçük veya büyük) bir kesiminden, şu an değişimin en agresif ve baskın unsuru konumundaki, bir başka kesimine geçişinin kısa sahnelerinden başka bir şey değildir.

bu sahneler genellikle yıllara veya asırlara uzanan bağlamlardan çekip alınmıştır. bir sınıf, mezhep veya ekonominin güvenlik bileşeni olabilecek mağlubun, bazı avrupa devrimlerinde yaşandığı gibi ancak somut olarak ortadan kaldırıldığı zaman mars’a gönderileceği ve buharlaşacağı gerçeği ihmal edilir.

tarihi galip gelenler yazarlar ve mağluplar, karşı devrimci veya önceki rejimin kalıntıları olurlar sadece. ‘tarihin sterilize edilmesi’ ve halk kesimlerinin geriye dönük olarak yeniden konumlandırılması zamanla gerçekleşir ve devrime direnen gruplar, başından beri zulümden kurtulmaya uyumluymuş gibi görünürler. resmi tarih açısından bu sterilize etme işlemi, toplumun kendi ulusal bütünlüğünü yeniden inşa etmesine kadar kaçınılmazdır. ancak nihayetinde tarihin basitleştirilmesi ve mikroplardan arındırılması sürecinde, uydurulmuş olma olasılığı daha yüksek hikayeler üretilir.

abd’nin kuzey ile güney eyaletleri arasındaki iç savaş, bazı sebeplerden ötürü yaşandı. bu sebepler arasında, başkan abraham lincoln tarafından alınan (siyah) köleleri özgürleştirme kararı da vardı. bununla birlikte, söz gelimi güneyli general stonewall jackson’ın maryland eyaleti’ndeki frederick kentini işgalinde yaşandığı gibi, binlerce siyah asker, köleliğin kaldırılmasına karşı çıkan güneyli konfederasyon güçlerinin saflarında yer aldı.

tarih bu askerleri uzun uzadıya anlatmaz. acaba kendi özgürlüklerine mi karşı çıkıyorlardı? zulmün kırbacı hoşlarına mı gidiyordu? yoksa özgürlük, hiçbir şeye sahip olmayan ve efendisinin çiftliğinde çalışarak geçimini kazanan okuma yazma bilmez bir güneyli çiftçi için hiçbir anlam ifade etmiyor muydu? bu çiftçi, bütün vaat ettiği kendisini eğitimsiz, işsiz ve parasız şekilde sokağa atmak olan özgürlüğü ne yapacak? doğal olarak siyahların çoğunluğu lincoln liderliğindeki kuzeyli birlik güçlerini desteklediler, ancak bazı siyahlar bundan kaçındılar. zira kuzey’in çağrıları, anlayabilecekleri ve daha iyi bir geleceğe dair güvenebilecekleri bir düşünce sunmakta başarısız kaldı.

arap bağlamında değerlendirildiğinde; bütün mesajı, kendilerine ekmek, konum ve nispeten güvenlik sağlayan bir geçim sisteminden soyutlamak olacaksa eğer, bir grup, sektör veya kesim açısından özgürlükten konuşmanın ne değeri olacaktır k zaten! acaba devrimlerimiz, azınlıkları ve önceki şartların unsurlarını, devrimlerin kendilerinin de çıkarına olduğuna ikna etmek için yeterli bir açıklık ve dürüstlükle muhatap alacaklar mı? devrimlerimiz onlara ‘gidin özgürsünüz’ diyerek mi söz verecek yoksa onları önceki rejimin şartlarından faydalanmak ve rejimi desteklemekle mi suçlayacak, yok olmakla mı tehdit edecekler?

devrimlerin çabukluğu gelenekçileri provoke edince

abd’nin virginia üniversitesi psikoloji bölümü’nden profesör jonathan haidt, gelenekçi ve liberal iki karakterin psikolojik yapısını anlamak için araştırmalar yaptı. araştırma, liberallerin temel olarak şu üç değere önem verdiklerini ortaya koyuyor: zayıfı gözetmek, adalet ve özgürlük. buna karşılık gelenekçiler de önceki üç değere de önem verme eğilimi gösteriyor ancak buna üç değer daha ekliyorlar. bunlar; otoriteye bağlılık, saygı ve kutsalın yüceltilmesi. her toplumun, aynı ideolojik çerçeve içinde dahi, liberalleri ve gelenekçileri vardır.

arap gelenekçi zihniyeti, iktidara saygı açısından diğer gelenekçilerden farklı düşünmüyor. bizim gelenekçilerimiz, kendilerine liderlik yapan isimleri (farklı düşünseler dahi) tahkir etmeyi, görgüsüzlük sayıyorlar. general ahmed şefik, başbakanlıktan istifa etmesinden bir gün önce, yazar dr. ala el asvani’ye bir mülakat vermişti. dr. asvani’yi mülakat boyunca general başbakan şefik’e güçlü kanıtlar sunarken gördüğümüzde içimiz içimize sığmadı. sahne, geçmişin dengesizlikleriyle bağı koparan yeni bir ilişki biçimi tesis ediyordu. yalnız gelenekçi kesimler bu yöntemi, ordunun ve devletin sembolünü taşıyan, hiçbir rolünün olmadığı olayların sorumlusu haline getirilen bir isim için haksız bir aşağılama olarak gördüler.


eski rejimin temsilcisi ahmed şefik, devrimden korkan mısırlılar için
bir istikrar figürü. [afp]

bu görüşteki insanların yorumları, youtube’da açıkça görülüyor: “general ahmed şefik çok muhterem bir kişidir. sembollerimize yönelik bu aşağılama yeter artık. ülkeyi ve bizi felakete sürüklediniz. ne iş yapacağımızı ve [tahrir meydanı’nda göstericilere saldıran milis güçleri] baltacılar’dan nasıl kurtulacağımızı bilmiyoruz. sonra aynen, ‘inek yere düştüğünde kesecek bıçak çok olur.’ sözündeki gibi davranıyorsunuz.” doğal olarak bizler, dr. asvani’nin general şefik’le bir araya gelmesini genel yapıya örnek olarak veriyoruz ve özellikle bu görüşmenin gelenekçileri provoke etme sebebi olması amacını gütmüyoruz.

mısır seçimlerinin ilk tur sonuçları, bu durumda bize elitlerimizi tekrar hatırlatıyor, facebook’taki ‘hepimiz halid saidiz’ sayfasının ne olduğunu bilmeyen, al jazeera’yi takip etmeyen ve ‘yeter’ düşüncesini bir gün dahi hoş görmeyen milyonlarca gelenekçi kardeşimize karşı gözlerimizi açıyor.

hiç kuşkusuz mısır seçimlerinde taşkınlıklar yaşandı. etkili bazı taraflar, emanetleri sahiplerine vermeyi hiç bilmiyor. fakat bu durum, general şefik’e oy veren milyonlar olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. bu kimselerin tercihini hor görmek ve onları cahillikle nitelemek, bizlere önceki diktatörlüklerin uygulamalarını hatırlatan dışlayıcılığa işaret etmiyor mu? bu indirgemeci yaklaşım seçimlerden önce de vardı. zira toplum, devrimin yanında ve devrime karşı diye kategorize ediliyordu.

peki, iktidarın babadan oğula geçmesine itiraz eden fakat rejime karşı olmayan gruplara ne demeli? ya istikrarın demokrasiden daha önemli olduğunu düşünen gruplara? kendileriyle ayrı düşmemizle birlikte seslerinin yok sayılması onları endişelendirmektedir. hiçbir şey onları, varlıklarını inkar etmekten veya baltacılar ile güvenlik unsurları ve (mübarek’in partisi olan) ulusal parti’nin yandaşlarıyla aynı kefeye konulmalarından daha fazla provoke edemez.

hayal kırıklıklarının kredisi

libyalılar, idris es senusi yönetiminin son dönemlerinde şöyle diyorlardı: ‘idris’in değil, iblis’in yönetimi.’ bu yüzden birçokları, özgürlük ve egemenlik vaatleriyle gelen muammer kaddafi’nin darbesini desteklemeye koyuldular. keza iraklılar ve suriyeliler, kendilerini bir kaygan yoldan diğerine götüren darbelere iyimser yaklaştılar. başarısızlığa müptela arap belleği, bizleri tamamen devrimcilere güvenmekten uzak tutan uyarıcı göstergelerle dolu. bildiğiniz kötülüğün, tanımaya başladığınız iyilikten daha evla olduğunu durmadan kendimize hatırlatır olduk. ‘ nice günler ağladın. daha kötü günler geldiğinde, o günlere özlem duyarak ağladın.’

halklarımız, devrimlerin baskıcı bir rejimden bir başka baskıcı rejime geçiş değil, baskıcı rejimden (yeterli teminatlar ve frenlemelerle birlikte) iktidar değişimine dayalı sisteme geçiş olduğundan emin olsalar dahi, devrimlere tamamen güvenmez.

görünüm ve iyimserlik

16-17 haziran’da mısır seçimlerinin ikinci turu yapılacak. devrimin elitlerinin çoğunluğunun kendisine, rakibi ahmed şefik’ten daha yakın gördüğü dr. muhammed mursi’nin kazanması kuvvetle muhtemel. bazılarının karamsarlığına rağmen, birçok artılar ilk tur seçimlerin sonuçlarından şöyle süzüldü:

- mısır halkı tercihleriyle, bölgemizde (iyi niyetlerle yaşayan ve rakiplerini nihayetinde en kötü diktatörler çıkaracak gerekçelerle saf dışı eden) devrimci meşruluk efsanesini yıktı. mısırlılar herkese, sandığın meşruiyeti dışında bir meşruiyet olmadığını hatırlattı.

- bu sonuç, devrimin aktivistlerini şairane bakış açısından kurtardı ve şüphe kabul etmeyecek şekilde değişim misyonunun bitmediğini ve ‘incelemenin’ başladığını teyit etti. nihayetinde değişim, yönetim sisteminden ziyade kültürün ve uygulamaların değişmesidir.

- ortaya çıkan tablo, mısır devletinin yeniden şekillendiği dönüm noktasında, tekelleşme düşüncesini tamamen bitirdi. sadece iki kutbun değil, en az üç gerçek ve etkin tarafın tekeline aldığı sonuçlarda gerçekçi çoğulculuğu görmek ne kadar rahatlatıcıydı! mısır’ın yeni yöneticisi olacak kişi, alternatifinin yakın olduğunu düşünerek hep tetikte olacaktır.

mısır devrimi bizi daha iyi bir yarına yaklaştırıyor. hint okyanusu’ndan körfez’e ve diasporaya kadar arapların günlük etkileşim derecesinde olaylara dahil olması, bir adayı benimsemesi, seçim propagandası yapması, şok veya iyimserlik hissetmesi, bu ‘yarının’ en güzel görüntülerinden.

işler mısır, yemen ve tunus’ta artık geriye gitmeyecek. suriye devrimi, çağın en kanlı rejimi düşene kadar durmayacak. yalnız bizler, dr. abdulvehhab el mesiri’nin daimi olarak çağrısını yaptığı üzere, gerçeklere bütün çözümsüzlükleriyle bakan ve ötekini kuşatan yeni yorumlayıcı modellere muhtacız. ki böylelikle, utanç verici basitleştirme ve her fırsatta hayal kırıklığına uğratan mutlakçı düşünce içinde kalmayalım.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;