Görüş
Filistin birlik hükümeti, Türkiye için fırsat
Filistin birlik hükümeti, Arap demokratikleşme sürecine karşı hamlelere girişilen ortamda Türkiye'nin düştüğü diplomatik açmazı bertaraf etme imkanı sunuyor. Fakat bu, öncelikle Ankara’nın Batı ile ilişkilerinde yaşadığı gerilimleri ve imaj krizini kontrol edebilmesine bağlı.
filistin’in hamas ve fetih örgütleri, aralarındaki farklılıkları bir tarafa bırakarak, 23 nisan 2014 tarihinde kararlaştırdıkları ulusal birlik hükümetini 2 haziran 2014 günü kurdular.
hamas'ın mısır’daki 3 temmuz 2013 darbesi’ni müteakip yalnızlaşması, fetih’in de israil'in batı şeria'daki yerleşim merkezi yayılmacılığı yüzünden barış müzakerelerinde mesafe alamaması, filistin birlik hükümetini hazırlayan şartların başında geliyor.
mısır'ın devrik cumhurbaşkanı muhammed mursi’ye yöneltilen suçlamalar arasında, devletin sırlarını hamas’a aktarmasının da geçtiği düşünülürse, gazze’nin mısır'da nasıl bir anlayışla karşılaştığı daha iyi anlaşılabilir. nitekim mursi’nin içinden geldiği, hamas'ın da ideolojik yakınlığının bulunduğu müslüman kardeşler (ihvan) hareketi, arap dünyasının diğer ağırlık merkezi olan suudi arabistan tarafından da terörist ilan edildi.
böylesi bir ortamda fetih ile sağlanan anlaşma ve yeni hükümet, her ne kadar hamas’ı abd ve avrupa’nın terör listesinden çıkarmasa da ona, çok ihtiyaç duyduğu uluslararası meşruiyeti getirebilir. gerçi 2006’daki seçimleri kazanan hamas, filistin topraklarının bütününde hükümet kurma hakkını elde etmiş, ama o seçimlerin neticesi uluslararası sistemin güçlü aktörleri tarafından tanınmamıştı. hamas, fetih ile yaşadığı çatışmalar sonunda israil’in adeta bir açık hava hapishanesine çevirdiği gazze’ye sıkışıp kaldı.
fetih, batı şeria’da idareyi elinde tutuyor ama israil’in mütemadiyen inşa ettiği illegal yerleşim merkezleri nedeniyle bölgede fiili kontrole sahip değil. öyle ki batı şeria topraklarının yüzde 80’i filistinlilerin kontrolü dışında. yeni yerleşim merkezleri tamamlandığında, filistin’in idari başkenti ile doğu kudüs'ün bağlantısı tamamen kopacak. fetih’in israil’i tanıyarak sorunu diyalog ve müzakere yoluyla çözme stratejisinin sonunda vardığı nokta, filistin halkını ikna etmekten çok uzak. bu durum, israil’in meşruiyetini kategorik olarak reddeden hamas’ın batı şeria’daki popülaritesini artırıyor.
filistin halkının birçok kesiminin algısı; fetih’in diplomasi alanındaki fiyaskosuna karşın hamas’ın gazze’de onurlu bir direniş sergilediği yönünde. filistin yönetimi’nin batı şeria’da adeta israil’in polis gücü olarak hamas’a kök söktürmesi, filistinlilerin gözünde itibarını iyice eritti. özetle hamas’ın düştüğü yalnızlığı aşmaya ne kadar ihtiyacı varsa, fetih’in de yaşadığı itibarsızlığı aşmaya belki daha fazla ihtiyacı vardı.
hamas-fetih ortak hükümeti, sürdürülebilirliği tartışılsa da her iki tarafın çıkarlarına birden hizmet ediyor. hamas'ın askeri, fetih'in diplomatik sahadaki tecrübeleri açısından tamamlayıcı, hepsinden öte filistin halkının özlediği bir birlik. uluslararası ve bölgesel aktörlerin çıkarlarının ise pek örtüşmediği aşikar.
filistin birlik hükümeti: orta doğu’daki güç mücadelesinin keskin hamlesi
kuşkusuz orta doğu'daki bölgesel güçlerin rekabeti, filistin birlik hükümetinden etkilenecek. bu gelişmeden memnun olmayan güçlerin başında israil gelse de mısır darbe rejiminin, dolayısıyla suudi arabistan liderliğindeki körfez blokunun gelişmelerden rahatsızlık duyduğunu iddia etmek mümkün.
mursi’yi hamas ile ilişkileri nedeniyle suçlayan mısır'ın darbe lideri ve yeni cumhurbaşkanı abdulfettah sisi için hamas’ın marjinal kalması çok önemli. hamas’ın filistin hükümetini kurduğu bir ortamda mursi, yalnızca hamas değil bütün bir filistin ile işbirliği yapmakla suçlanmış olacak. bu suçlama da mursi’yi değil sisi’nin meşruiyetini daha tartışmalı hale sokacak.
iran, marjinalleşen hamas'a destek sağladığı ve böylece filistin sahnesinde yer aldığı ortamdan memnundu. ancak türkiye'nin örgüte sunduğu destek, suriye iç savaşı ve mısır'da mursi’nin iktidara gelmesiyle ortaya çıkan konjonktürde hamas, şam’daki bürosunu kapatıp iran’dan uzaklaştı. ne var ki mısır’daki darbeden sonra kendini izole edilmiş bulunca rotasını yeniden iran’a çevirme işaretleri vermeye başladı. filistin'de birlik hükümeti kurulması ve ardından gelen uluslararası destekle oluşacak ortamda hamas’ın iran’a fazla ihtiyacı kalmayacak.
filistin birlik hükümeti, ankara’nın elini rahatlatıyor
filistin birlik hükümeti, hiç kuşkusuz türkiye’nin filistin konusunda önünü açıyor.
türkiye, en başından itibaren hamas’ın filistin gerçeğinin bir parçası olduğu ve sürece dahil edilmesi gerektiği tezini savunageldi. filistin yönetimi ve filistin'in devletleşme sürecine desteğini muhafaza ettiyse de hamas’ın uluslararası diplomasi sahasındaki en güçlü destekçisi olarak algılandı.
nato üyesi ve avrupa birliği (ab) tam üyelik adayı türkiye gibi bir aktörün hamas’a verdiği destek ile uluslararası sistemin dışındaki bir aktör olarak iran’ın verdiği destek arasında fark bulunuyordu. ankara'nın hamas desteği, tel aviv ile ilişkilerinin daha da gerginleşmesine ve nihayet mayıs 2010'daki mavi marmara saldırısıyla kopmasına yol açtı.
mısır’da ihvan’ın iktidara gelmesi, türkiye’nin hamas politikalarında önünü açan bir gelişmeydi. lakin general sisi’nin yaptığı askeri darbe, özellikle suriye iç savaşı'nın baas rejimi lehine değiştiği bir ortamda, türkiye’nin arap demokratikleşme sürecindeki öncü rolünü ve bölgesel politikalarını açmaza düşürdü. israil ile yaşanan gerginliğe çok daha sert bir dozajda mısır eklenince, filistin konusunda türkiye tam anlamıyla yalnızlığa itildi.
bölgenin filistin sorunu açısından en önemli ülkeleri arasında yer alan suriye, mısır ve israil ile aynı anda kriz yaşayıp her üç ülkede diplomatik temsil seviyesini büyükelçilik düzeyinden aşağı çekmek zorunda kalması, türkiye'nin içinde bulunduğu diplomatik yalnızlığı gösteriyordu. gazze’de yalnızlığa itilen hamas’a türkiye’nin ulaşacağı bütün yollar kapanmıştı. türkiye, filistin sorunu'nda denklem dışına çıkmamak için filistin yönetimi ile ilişkilerini canlandırırken israil ile yaşadığı krizi bitirmek durumundaydı.
bütün bu konjonktürde türkiye’nin filistin birlik hükümetinin kurulmasını kuvvetle desteklemesi şaşırtıcı değil. birlik hükümeti, türkiye’yi diplomatik yalnızlığından kurtaracak ve onu yeniden filistin denkleminde güçlü bir konuma oturtacak. birlik hükümetinin kurulmasına uluslararası güçlerin verdiği desteğe bakıldığında, israil’in üzerindeki baskının daha da artacağı bir ortama gidildiği söylenebilir. israil, bilhassa abd'nin filistin'in yeni hükümeti ile ilişkileri devam ettirme kararını açıklamasına çok tepkili.
kuşkusuz hamas’ın dahil olduğu bir ulusal birlik hükümetinin uluslararası meşruiyet taşıması, bir yandan iran’ın fırsat alanını daraltırken diğer yandan mısır, körfez bölgesi ve israil’in terör tezlerini çürütüyor. bu noktada israil’in filistin birlik hükümetine tepkisi öngörülebilir nitelikte. israil, filistin birlik hükümetinin kuruluşuna, batı şeria'daki yerleşim merkezlerinde 1500 yeni konut inşa edileceğini duyurmak ve yeni hükümetin gazzeli üç bakanının göreve başlama töreni için gazze’den ayrılmalarına izin vermemek suretiyle misillemede bulundu.
israilli analistler, anlaşmadan asıl hamas'ın kazançlı çıktığını, çünkü gazze’deki askeri gücünü muhafaza etmeyi sürdürürken, batı şeria’ya adım attığını iddia ediyorlar. israil sistemine hakim olan güvenlikçi bakış açısıyla tam olarak görülemese de uluslararası aktörler, filistin’de asıl gücü hamas’ın elinde tuttuğunu ve filistin'de barış ve devletleşme sürecinin başarısı için hamas’ın siyasi sisteme katılmasının şart olduğunun farkındalar. türkiye, bu anlamda hamas ile yakın ilişkileri nedeniyle çok kritik bir konumda duruyor.
filistin birlik hükümeti, arap demokratikleşme sürecine karşı hamlelere girişildiği bir ortamda türkiye'nin içine düştüğü diplomatik açmazı bertaraf etme imkanı sunuyor. fakat bu, öncelikle ankara’nın batı ile ilişkilerinde yaşadığı gerilimleri ve imaj krizini kontrol edebilmesine bağlı.
türkiye'nin dış polikada, özellikle de orta doğu politikalarında yeni bir açılıma ihtiyacı var. hamas ve fetih de dahil farklı gruplara mensup filistinli liderleri ankara’da buluşturacak bir zirve toplantısı, böyle bir açılımın ilk adımı olabilir. ankara, filistin'in yeni hükümetine, kredi ve mali yardımların yanı sıra öğrenci ve akademisyen değişimi gibi kültürel programları da içeren kapsamlı bir ekonomik ve kültürel paket sunabilir.
zira türkiye’de gerek hükümet gerekse sivil toplum kuruluşları (stk) nezdinde, filistin sorunu'na bütüncül bir ilgi ve bakış açısının geri dönmesi bir zorunluluk olarak karşımızda duruyor.
hasan kösebalaban, mount holyoke college’da (abd) misafir öğretim üyesi.
twitter’dan takip edin: @hkosebalaban
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir
Yorumlar