Görüş

IŞİD ve bölgesel satranç tahtası

IŞİD ile savaşan devletlerin farklı ajanda ve hedeflerinden dolayı, ABD öncülüğündeki koalisyonun ömrü pek uzun olmayabilir. IŞİD karşıtı ittifak, üyesi olan bölgesel ve uluslararası aktörler arasında geçen jeopolitik bir çekişmeye dönüşebilir.

IŞİD'e karşı ABD başta olmak üzere Batılı devletler ve Ortadoğu ülkeleri arasında kurulan koalisyonun çok kırılgan olduğu ifade ediliyor. [Fotoğraf: AFP/Getty]

irak ve şam islam devleti (işid), el kaide ve diğer aşırı gruplar gündeme geldiğinde, onları destekleyen, kurulmalarına yardım eden veya onlardan faydalanan çevrelerin kimler olduğuna dair çelişkili bilgiler okuyor veya duyuyoruz. çoğu zaman konunun taraflarının çıkarları kesişiyor; birçok kesim bu örgütleri destekliyor veya birden fazla aktör onlardan istifade ediyor.

bugün suudi arabistan ve körfez ülkeleri, işid örgütüne destek vermekle suçlanıyor. kimileri de türkiye, abd ve iran'ı suçluyor. bu da gösteriyor ki, aşırı silahlı gruplar olgusu, iç içe geçmiş ve tek bir açıdan ele alınamayacak kadar karmaşık bir mesele.

konu 'terörle mücadele' ile ilgili olduğu zaman, işler daha da çözümsüz bir hal alıyor. şimdiye dek 'terör' kavramının belirli bir tanımı yapılmış değil. bazı silahlı radikal gruplar (işid ve el kaide) kovuşturulurken, onlardan daha az tehlike arz etmeyen başka gruplara (söz gelimi lübnan, suriye, irak, yemen ve bahreyn'de faaliyet gösteren iran'a bağlı örgütlere) niçin dokunulmadığına bir anlam veremiyoruz.

mesele sadece bununla da sınırlı değil. mısır ve suudi arabistan gibi birçok ortadoğu ülkesi, müslüman kardeşler (ihvan) gibi şiddeti yöntem olarak benimsememiş siyasi grupları, savaşılması gereken terörist örgütler olarak görüyor.

genel hatlarıyla 'terör' ve 'terörle mücadele' konusu, yaklaşık 10 yıldır esnek bir yapı aldı ve siyasi hedefleri gerçekleştirmek için kullanılır oldu. bazı ülkeler, önce terörü icat ediyor, sonra onu kullanıp destekliyor, ardından da bölgesel nüfuzunu genişletmek, meşru veya demokratik olmayan rejimlerin bekasını haklı çıkarmak, ortadoğu'nun kaderini kontrol altına almak ve değiştirmek için aynı terörle savaşılması seçeneğini gündeme getiriyor. ancak bizler araştırmacı olarak doğru bilgiler önümüze geldiğinde, gerçeklerin peşini bırakmamalıyız; olayları analiz edip tahmin ve tercihlerde bulunmalıyız.

işid konusuna dönersek; gerçekler, örgüte en fazla savaşçının, bölgesel düzeyde tunus ve uluslararası düzeyde rusya'dan geldiğini gösteriyor. işid ve el kaide'nin bugün suriye'deki ana gövdesini, devlet başkanı beşşar esed'in serbest bıraktığı eski mahkumlar oluşturuyor. işid ve el kaide'nin irak'taki iskeletleri de, dönemin başbakanı nuri maliki'nin çok sıkı korunan cezaevlerinden kaçan isimlerden müteşekkil.

peki ama esed niçin şiddetle bağlantılı isimleri serbest bırakırken, cezaevlerindeki siyasi aktivistler ve hukukçuları öldürüyor? el kaide örgütünün en tehlikeli 500'den fazla üyesi, sadece bir gün içinde, maliki'nin üst seviyede güvenliğe sahip hapishanelerinden nasıl kaçabiliyor? üstelik maliki, bahsi geçen el kaide mensuplarından daha az tehlikeli olanlarını idam eder ve mazlumların serbest bırakılmasına karşı çıkarken…

aşırı grupların mali kaynakları konusuna gelirsek, suudi arabistan ve birçok körfez ülkesinin işid'i finanse ettiği söyleniyor. finansmandan maksat, çok zengin veya suriye ve irak halkına sempati duyan kimselerin bu tür örgütlere ulaştırdığı bağışlar olsa da başka gerçekler, işid'in en önemli mali kaynaklarının farklı olduğu yönünde. bunların; örgütün suriye'de esed rejimine petrol ve elektrik satması, irak'ta hakimiyet altına aldığı musul'daki merkez bankasından ele geçirdiği 450 milyon dolar ile kaçakçılık, gümrük, fidye ve bağışlar olduğu ifade ediliyor. 

hepsi bir yana, 'işid' adı verilen 'inek' tüm dünyanın gözü önünde büyüdü ve güçlendi. işid, suriyeli muhalifleri öldürür ve bölgelerini kontrol altına alırken, kimse onları korumak için müdahale etmedi.

suudi arabistan'ı yalnızca siyasi sistemini korumak ilgilendiriyor. riyad, son dönemde büyüyen işid tehlikesinin kendisine ulaşmasından endişe ediyor. iran'ın temel amacı ise bölgesel nüfuzunu ve nükleer programını güvenceye almak. 

by Ali Hüseyin Bakir

işid'e yönelik kırılgan koalisyon

şu an görüldüğü üzere, işid'e karşı farklı kesimler arasında bir oy birliği mevcut. fakat işid için birleşen bölgesel ve uluslararası aktörlerin sebep ve amaçları birbirinden tamamen farklı. örnek olarak suudi arabistan, iran ve abd'yi ele alalım:

suudi arabistan'ı yalnızca siyasi sistemini korumak ilgilendiriyor. riyad, son dönemde büyüyen işid tehlikesinin kendisine ulaşmasından endişe ediyor. işid örgütü, söylemiyle suudi rejimini tehdit edecek şekilde, suudi gençlerden büyük bir kitleyi çekmeyi başardı. bundan çok rahatsız olan riyad, tehdidi durdurmak için doğrudan harekete geçti.

iran'ın temel amacı ise bölgesel nüfuzunu ve nükleer programını güvence altına almak. işid, tahran için hem sorun hem de fırsat. zira maliki yönetiminin son döneminde işid, iran'ın irak'taki nüfuzunu neredeyse tamamen bitirmek üzereydi. ayrıca suriye'de esed yönetimi ile anlaşma içinde olan örgüt, son çatışmalarda (özellikle de iki taraf arasında rakka kentindeki tabka askeri havaalanı'nın kontrolü için çıkan çatışmalarda) rejime tehlike oluşturmaya başladı. aynı durum, örgütün lübnan'daki hizbullah için teşkil ettiği tehlike için de geçerli. işid'in ortaya çıkışı ve yayılmasına uygun çevreyi hazırlayan tahran, nükleer dosyasının geleceğine dair pazarlık yapılması için örgütün bir nevi fırsat oluşturduğunu düşünüyor.

abd ise meselenin güvenlik ve askeri boyutuna yoğunluk veriyor. washington'ın işid ile mücadele stratejisinde, bu tür örgütleri ortaya çıkaran ve çoğaltan asıl sebepler ele alınmıyor. işid olgusunun dini ve güvenlik etkenlerinin ön planda olduğunu kabul etsek dahi, şu sorular yanıt bekliyor: ortadoğu'daki belli başlı çekişme bölgelerinde tahran'a bağlı grupların yaydığı mezhepçi uygulamalara, cinayet ve terör eylemlerine sessiz kalınırken dini aşırılık nasıl bitirilebilir? abd, ortadoğu'daki müttefiklerinin ülkelerinde seçimleri kazanan ılımlı islamcıların bastırılmasını görmezlikten gelirken terör nasıl bitirilebilir?

herkesin işid'i doğuran asıl etkenleri göz ardı ettiği ve bunları ortadan kaldırmak yerine mücadeleden kaçmaya çalıştığı açık. bu da gelecekte işid'i dahi gölgede bırakacak aşırılıkta örgütlerin ortaya çıkışına sebebiyet verecek. bunlara ilaveten, işid ile savaşan devletlerin farklı ajanda ve hedeflerinden dolayı, abd öncülüğündeki koalisyonun ömrü pek uzun olmayabilir. işid karşıtı ittifak, üyesi olan bölgesel ve uluslararası aktörler arasında geçen jeopolitik bir çekişmeye dönüşebilir.

maalesef uluslararası koalisyonun iran ve onun bölgedeki milislerini işid ile savaşına katması, tahran'ın lübnan'da hizbullah, irak'ta maliki, suriye'de esed ve bugün yemen'de husiler gibi bölgedeki araçları kanalıyla yıllardır tutuşturduğu mezhep yangınını besleyecek. iran bugün işid ile mücadeleye sunacağı işbirliği sayesinde nükleer dosyasını pazarlık konusu yapmak istiyor

işid ile savaşın sonrası

'terörle mücadele' konusuna yönelik tutumunda çifte standart ve çelişki içindeki iran, 'inkar ile kabul' arasında gidip geliyor. bu tutum, tahran'ın yıllardır izlediği stratejinin bir parçası. söz konusu strateji; iran'ın, kendi tercihlerinin ucunu açık tutması ve her iki tarafa oynayarak pazarlık yapmasına olanak sağlıyor. keza, savaşın verileri ve evrilecek sonuçlarına göre, bölgesel çıkarları ve nüfuzuna hizmet edecek şekilde bir yakadan diğerine geçmesine imkan veriyor.

hiç kuşkusuz iran, olayları kullanmak ve işlevsel hale getirmek noktasında çok iyi bir konumda. bölgesel aktör olarak sahip olduğu deneyimle iran, ortadoğu coğrafyasının dört bir yanındaki araçlar ve kolları vasıtasıyla kaosun gölgesinde bölgesel şartları yönetme kapasitesi en yüksek devlet konumunda. o araç ve kollar, iran'a bu tür şartlarda direnme gücü veriyor. tahran, ortadoğu'daki kaotik şartlarla yaşamayı alışkanlık edindi; hatta çoğu zaman bazı güçleri müzakereye çekmek, (bölgedeki nüfuzu ile stratejik ve aktif çıkarlarının tanınmasını sağlayacak şekilde) ödünler koparmak için böylesi şartlara uyum gösterdi.

iran, klasik anlamda sınırları dışında kurduğu savunma hattıyla kendisini savunuyor. toz bulutu dindiğinde ve koalisyon yıllar sonra işid'i zayıflatıp dağıttığında tahran, beyrut'tan şam'a ve oradan bağdat ve sana'ya kadar uzanan bölgede "silahlı adamlara" sahip tek devlet olacak.

şayet koalisyon işid'i bitirmekte başarı elde edemezse tahran, bir dönem gelir, washington ve bölgesel müttefiklerine karşı bu örgütü destekleyebilir. iran'ın bu bağlamda elimizde bir sicili var. öyle ki, aralarındaki açık ideolojik çelişkiye rağmen tahran, el kaide örgütü liderlerini kendi topraklarında misafir etmişti. 

2010 yılı sonunda başlayan arap devrimlerinin, ne yazık ki, bazı rejimlerin ölçeğinde olmadığı anlaşılıyor. zira iran rejimi (2008'de lübnan, 2009'da kendi başkenti tahran, 2010'da irak, 2011'de suriye ve yemen'de olduğu gibi) halk devrimlerine tepki koyan ve 'karşı devrimleri' destekleyen bölgesel aktörlerin başında geliyordu. irak'ta baskılar sonucu başbakanlık koltuğunu bırakmak zorunda kalan maliki yerine haydar ibadi'nin gelmesi, suriye'de esed'in devletin başında kalması, lübnan'da cımhurbaşkanlığına aday isimler etrafında müzakereler yapılması ve yemen'de hükümetin düşürülmesi girişiminde başarılıydı. buna karşın suudi arabistan ve bazı körfez ülkeleri de mısır'da seçilmiş cumhurbaşkanı muhammed mursi'ye 2013'te general abdulfettah sisi tarafından darbe yapılmasını, libya'da ise karşı devrim faaliyetlerini destekliyor. 

kesin olan şu ki, tüm bu rejimlerin hiçbiri, ortadoğu'da hali hazırda yaşanan dönüşümü durduramayacak. tek yapabilecekleri, dönüşümü geciktirmek veya aşırılık ve teröre sürüklemek. bunun da tabiatıyla bölge halklarının ödeyeceği faturanın artması açısından çok olumsuz sonuçları olacak. lakin yaşanan tüm gelişmelerin sonuçları, er ya da geç devrimlerin karşısında duran ülkelere de sirayet edecek. bölge ülkeleri, bunun bilincinde ve idrakinde olmalılar.

ali hüseyin bakir, uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyasi danışman. beyrut arap üniversitesi'nden mezun oldu. arapça, ingilizce ve türkçe kitap bölümleri kaleme alan bakir'in makale ve araştırmaları, başta al jazeera center for studies olmak üzere çeşitli platformlarda yayımlanıyor. bakir, doktora çalışmalarını lübnan’da sürdürüyor.

twitter’dan takip edin: @alibakeer

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Ali Hüseyin Bakir

uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyasi danışman. beyrut arap üniversitesi'nden mezun oldu. arapça, ingilizce ve türkçe kitap bölümleri kaleme alan bakir'in makale ve araştırmaları, başta al jazeera center for studies olmak üzere çeşitli platformlarda yayımlanıyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;