Görüş

Türkiye'nin Suriyeli sığınmacılarla imtihanı

Türkiye, gecikmeden Suriyeli sığınmacılarla ilgili kapsamlı bir devlet politikası oluşturmalı. Büyük şehirleri etkisi altına alan Türk-Suriyeli gerginlikleri, çadır, araç hatta ev yakma boyutuna ulaştı. Mevcut tablo, alarm zillerinin çaldığını gösteriyor.

Türkiye'de Suriyeli sığınmacılar için kurulan kamplarda 220 binden fazla kişi kalıyor. [Fotoğraf: İlker Taş - Al Jazeera]

geçen hafta, önce ankara altındağ’dan, hemen ardından ise hatay’dan suriyeli "misafirler" ile yerel halk arasında çıkan iki gerginlik haberi düştü ajanslara. suriyelilerin kaldıkları evlerin yakılma görüntüleri, mahalle sakinleri ile aralarında yaşanan bıçaklı-sopalı kavgalar… önceleri münferit olarak değerlendirilen ve önemsenmeme eğilimine kurban giden bu türden hadiselerin her geçen gün arttığı bir gerçek ve giderek daha ciddi boyutlara ulaşma ihtimali yükseliyor.

hâlihazırda 220 bini kamplarda olmak üzere 1 milyondan fazla suriyelinin türkiye’de oluşu, savaş mağduru insanlara sahip çıkan türkiye’nin "ulvi bir hizmet" yaptığının açık bir göstergesi. ancak bu, ihtiyatı elden bırakmadan bazı noktalarda daha gerçekçi olma ve kapsamlı planlar hazırlama ihtiyacının da somut bir işareti.

türkiye, suriye krizinden en fazla etkilenen ülkelerin başında geliyor. suriyeli sığınmacılar meselesi ise bu bağlamda, belki de türkiye’yi kısa, orta ve uzun vadede en fazla yoracak, üzecek ve dahi meşgul edecek konuların başında yer alıyor.

bir diğer ifade ile türkiye, geçici bir durum olma noktasını çoktan geride bırakmış, insani boyutu itibarıyla devasa bir doğal afet gibi ciddiyetle ele alınması ve aynı zamanda siyasi, içtimai ve hukuki boyutları ile de teşrih masasına yatırılması gereken kapsamlı bir olgu ile karşı karşıya.

yüz binlerce suriyelinin devlet otoritesinden habersiz, rastgele tüm ülke sathına yayılmalarına göz yumulması ve çaresizlikleri ile büyük ölçüde baş başa bırakılmaları insanlığa sığmaz.

by Osman Bahadır Dinçer

bu meselenin -her ne kadar an itibariyle gerekli dikkati üzerine çekememiş olsa da- önümüzdeki süreçte türkiye’nin ilgilenmesi gerekeceği temel problemlerden biri olacağı açık. “problem” kelimesi ise suriyeli sığınmacılar söz konusu ediliyorsa son derece kritik bir ifade.

zira savaş mağduru bu çaresiz insanların izlenen "açık kapı politikası" ile ülkeye kabul edilmelerine karşı çıkmak nasıl insanlıkla bağdaşmaz ise ülkeye sığınmış olan yüz binlerce suriyelinin devlet otoritesinden habersiz, rastgele tüm ülke sathına yayılmalarına ve insan kaçakçıları, kadın tacirleri gibi suç gruplarının kucağına düşmelerine, muhtemel toplumsal gerginliklere sebep teşkil edebilecekleri ihtimaline göz yumulması ve dahi katmerleşen çaresizlikleri ile büyük ölçüde baş başa bırakılmaları da insanlığa sığmaz.

bu bağlamda türkiye’nin suriye içi ve uluslararası dengeler düzleminde yaptığı eksik hesaplamalar neticesinde sığınmacı akınına hazırlıksız yakalandığını ve kısa sürede bu denli bir kalabalık akının geleceğini beklemediğini, dolayısıyla da daha uzun yıllar türkiye’de kalacaklarını öngöremediğini söylemek gerekiyor. kaldı ki bu durum birçok yetkili tarafından kabul ediliyor ve bulgular kapsamlı raporlara da yansıyor. bu anlamda uluslararası stratejik araştırmalar kurumu (usak) ve brookings enstitüsü ortak raporu, “suriyeli mülteciler ve türkiye: sonu gelmeyen misafirlik” dikkatle incelenmeyi hak ediyor.

geçici değil, kalıcı; misafir değil, toplumun bir parçası

etkinliklerini ve görünürlüklerini artıran radikal unsurlar nedeniyle birçok ülke tarafından "ehven-i şer" olarak değerlendirilen esed’in kısa ve orta vadede yönetimde kalacağı hesaba katıldığında, türkiye’ye nizami/gayri nizami yollarla giren yüz binlerce suriyelinin ülkelerine geri dön(e)meyeceği belirtilebilir.

kaldı ki esed gitse bile el kaide ve benzeri grupların cirit attığı bölgelere kaç suriyeli dönebilir? bu noktada son dönemde komşu ülkelere sığınanların önemli bir kısmının da aslında bu radikallerin şiddetinden kaçtığını, aynı sebepten ötürü ülke içinde onbinlerce insanın da defalarca yerlerini değiştirmek durumunda kaldığını not etmek gerekiyor.

ayrıca herkesin arzuladığı şekliyle esed’in de, radikallerin de olmadığı bir suriye ortaya çıksa bile geride bir göz odası dahi kalmamış milyonların geri dönüşünü beklemek gerçek dışı bir öngörüdür.

dolayısıyla türkiye’nin, suriyeli sığınmacıların türk toplumuna sağlıklı bir şekilde entegrasyonunu hedeflemesi ve bu bağlamda kafa yorması daha isabetli olacaktır. zira farklı uluslararası aktörlerin türkiye’den kabul ettiği mülteci rakamlarına (almanya: 10.000; ingiltere: 500; ispanya: 40; bulgaristan: 5000; isveç: 500) bakıldığında da bu insanların tamamına yakınının türkiye’de kalacağı şimdiden tahmin edilebilir.

kısacası suriyeliler ne ülkelerine dönebilecekler, ne de üçüncü ülkelere transfer edilebilecekler; türkiye’yi terk etmeyecekler. kemal kirişçi’nin de ifade ettiği üzere “türkiye, çoğu mültecinin öngörülebilir gelecekte türkiye’de olacağı şeklindeki giderek büyüyen gerçeklikle yüz yüze.” 

türkiye gerçekten çok önemli bir sınav veriyor. bu meselenin mevcut şekliyle daha uzun yıllara yayılması, suriye ile türkiye halkları arasında krizin ilk başlarında kurulan yakın ve samimi diyaloga da zarar vermeye başladı.

milyonların geri dönüşünü beklemek gerçek dışı bir öngörüdür. dolayısıyla türkiye’nin, suriyeli sığınmacıların türk toplumuna sağlıklı bir şekilde entegrasyonunu hedeflemesi gerekir.

by Osman Bahadır Dinçer

nitekim 2013 yılında usak’ın türkiye’deki mülteci kamplarının geniş ve ayrıntılı bir fotoğrafını ortaya koymayı hedeflediği, suriyeli sığınmacıların profillerini ortaya koyarken, onların türkiye ve suriye’nin geleceği üzerine algılarına da dayanan kapsamlı alan çalışmasında da tespit edilen olumlu durumun aradan geçen 14 ayda olumsuza dönmeye başladığını belirtmek gerekiyor.

reyhanlı saldırısının yıldönümünde geldiğimiz nokta, büyük şehirleri etkisi altına alan türk-suriyeli gerginlikleri… üstelik bu gerginlikler, çadır, araç hatta ev yakma boyutuna ulaştı. bu vakaların yaygınlaşması ise iki toplumun mecburi ortak geleceği adına son derece olumsuz bir gelişme. yıllarca unutulmayacak travmalara "gayri-ihtiyari" zemin hazırlanması, bu toplumlara ve bölge istikrarına yapılacak en büyük kötülüktür.

yük paylaşımı

türkiye, suriyeli sığınmacıların getirdiği yükü tek başına kaldırabilecek kapasiteye sahip midir sorusuna verilebilecek en kestirme cevap; hayır. zira basit bir hesap bile durumu ortaya koyuyor: 220 bin kişi için resmi makamlarca 2,5 milyar dolar harcandı ancak 800 bin kişilik yük ise henüz tam olarak sırtlanılmadı bile. 220 bin için 3 yıllık masraf buysa 1 milyon için katlanarak artan masraf nasıl karşılanacak? buradaki esas hassas nokta ise aslında türkiye’nin bu yükü başka ülkelerle paylaşma isteği ve olanağı var mı?

öncelikle uluslararası yardımın sadece parasal destek olmadığını kabul etmek gerekiyor. konuyu yakından takip eden sema karaca’nın ifadesi ile “uluslararası yardım ne birikmiş, hazır bir parasal/maddi kaynak demektir ne de sadece bmmyk ve bm’ye bağlı diğer kuruluşlar gibi birimlerin çalışmalarından ibarettir. uluslararası yardım, öncelikle sorunlu alana dair birikmiş tecrübenin yardıma ihtiyaç duyulan bölgede toplanması demektir ve en başta bir tecrübe ve bilgi paylaşımıdır.” dolayısıyla türkiye’nin parasal bir destekten ziyade profesyonel yardıma ihtiyacı olduğunu vurgulamak gerek.

afad en başından beri özellikle kamplar bağlamında güzel hizmetler sunuyor. ayrıca göç idaresi gibi kapsamı geniş ve göç sorununu güvenlik değil sivil perspektiften ele alacak bir birimin kurulması, mevzuat değişiklikleri yapılması ve sadece suriye krizi için bile milyarlarca dolar paranın harcanması da türkiye’nin artı hanesinde yer alıyor.

ancak bu devasa mesele sınırlı bir tecrübe ve bilgi birikimine sahip birkaç kurumun uhdesinde, derin tecrübe ve profesyonel yaklaşım olmadan çözülebilecek bir konu değil.

türkiye’nin parasal bir destekten ziyade profesyonel yardıma ihtiyacı var.

by Osman Bahadır Dinçer

topyekûn, kapsamlı bir devlet politikasının oluşturulması –zira mesele yerel bir mevzu olmanın çok ötesinde ve artık neredeyse tüm türkiye’yi ilgilendiren bir noktaya geldi- ve daha da önemlisi konunun vahametinin ilgili tüm kurumlar ve siyasilerce kavranması ve tabii ki uluslararası yardım/desteğe daha açık hale gelinmesi gerekiyor.

nitekim bu insanların eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimleri, çalışabilmeleri, türkiye’de dünyaya gelen çocukların yasal statüleri, ev sahibi toplumla kaynaşabilmeleri, yardımlardan eşit ve dengeli bir şekilde yararlanabilmeleri, kayıt altına alınmaları gibi konu başlıklarının hepsi çok ciddi hukuki, siyasi, toplumsal, psikolojik ve maddi altyapı gerektiriyor.

bütün bunlara rağmen gelinen noktadaki mevcut tablo, alarm zillerinin çaldığını gösteriyor. her şeyden önce sanal gündemlerle uğraşan ve gereksiz kutuplaşmalara duçar olan ankara’nın, kuma gömdüğü başını biraz olsun kaldırarak, tüm karmaşıklığıyla önünde duran ve ülkenin insani/tarihi sorumluğu, toplumsal sağlığı ve istikrarı açısından son derece kritik önem taşıyan suriyeli savaş mağdurları dosyasına ivedilikle ve kapsamlı bir şekilde eğilmesi gerekiyor.

osman bahadır dinçer, uluslararası stratejik araştırmalar kurumu (usak) ortadoğu araştırmaları merkezi’nin arap dünyası araştırmaları masası başkanı’dır. 

twitter’dan takip edin: @bahadirdincer

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Osman Bahadır Dinçer

osman bahadır dinçer, uluslararası stratejik araştırmalar kurumu (usak) ortadoğu araştırmaları merkezi’nin arap dünyası araştırmaları masası başkanı’dır. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;