Türkiye

“Sol kimlik politikalarıyla yükselir”

HDP MYK üyesi Garo Paylan Türkiye’de solun iktidar alternatifi olmasının yolunun kimlik politikalarından geçtiğini söylüyor. Paylan’a göre, sol gadre uğrayan herkesin yanında olmalı.

Konular: Türkiye
Garo Paylan: Devlet birilerini gadre uğratıyorsa siz gadre uğrayanın yanında olursunuz devletin yanında olmazsınız. [Fotoğraf:İlker Taş/Al Jazeera Türk

garo paylan, halkın demokrasi partisi (hdp) merkez yürütme kurulu üyesi. aynı zamanda bir ermeni okulu’nda yöneticilik yapıyor. hrant dink’in arkadaşları olarak anılan grupta da yer alan paylan, yunanistan’da son seçimlerde iktidara gelen sol koalisyon syriza'nın seçim başarısına da atina’da tanıklık etti.

türkiye’de sol neden iktidar alternatifi olamıyor?

türkiye’de merkez sol’un tarihine baktığımız zaman her zaman devletin, sistemin yanında olmuştur. toplumun, bireylerin yanında olmamıştır. devlete karşı bireyi savunmamıştır. tam tersine bireyleri beğenmemiş, bireylerin kendisinin istediği gibi olmasını istemiştir. sol, insanların kimliği ile uğraşmıştır. gayrimüslimlerle, mütedeyyinlerle uğraşmıştır. alevinin cemevi hakkını vermemiştir. türkiye’de sol, vatandaşın kimliği ile uğraşan güçlü muktedirler olarak algılanmıştır. yunanistan’da sol dediğimiz pasok’un da benzer adımları vardı. oysa, syriza farklı bir şey ortaya koydu. insanların kimliği ile uğraşmadan bütün kimliklere eşit mesafede olup neo-liberal politikalarla ve devletin sosyal politikaları ile ilgili yeni bir model ortaya koydu. büyük depresyondan çıkış modelini ortaya koydu. türkiye’de de 2001 yılında büyük bir kriz yaşandı. türkiye’den de neo-liberal politikalar talep edilmişti. 'sosyal yardımları kıs, maaşları artırma, devalüasyonu yap, bütün sosyal harcamaları durdur' denilmişti. durum aşağı yukarı yunanistan ile aynıydı ancak, türkiye’de sol çıkmadı.

neden çıkmadı?

akp, 2002’de bugün syriza’nın söylediği bazı şeyleri söyleyerek oy aldı. o gün sol dediklerimiz, 'başörtüsü taktın takmadın, meclis’e başörtüsü ile girdin girmedin' ile uğraşıyordu. kürtlere ilişkin, 'bunlar bölücü, yıkıcı' diyordu. kimlik meselesinde böyle davranarak insanların gönlünü kazanamazsınız. akp, o dönem bu büyük kriz üzerine bir çıkış yolu gösterdi, bir umut gösterdi. bugün syriza’nın yaptığı şeyi yaptı. diğerleri korkuyu pompalarken, akp umudu gösterdi ve büyük çoğunlukla fakir, yoksul insanların oylarını aldı.

chp’yi konuşursak, chp artık 2000’lerin başındaki söylemlerini terk etmiş görünüyor. başörtüsünü sorun olarak görmüyor, itiraz etmiyor. muhafazakâr, sağ politikacılara partide yer açtı. yine de chp’nin iktidara yürüdüğüne dair bir işaret görmüyoruz. neden?

bunlar önemli gelişmeler ama, yüzyılın tortusu var. bu, hemen değişmeyecek. ikna edemiyor, çok daha fazla çaba göstermesi lazım. çünkü, 90 yıllık chp’ye baktığınız zaman herkesi ayrık otu olarak görme hikâyesi var. insanları devletin istediği şekle getirme suçlarını işlediği için şu anda önyargılar var. chp, sola karşı en büyük kötülüğü sol adına yaptı. türkiye’de insanlar için sol hâlâ onun kimliği ile uğraşan, onu beğenmeyen, onu istediği şekle getirmeye çalışan bir unsur olarak görülüyor. chp’nin dönüşümünü takip ediyoruz ama bunlar çok yetersiz. daha büyük adımlar atılması lazım.

chp’nin daha sol’una gelirsek onlar da yapamadı. mesela 90’lı yıllarda sizin de içinde olduğunuz özgürlük ve dayanışma partisi (ödp) deneyimi yaşandı. ilk kuruluşunda ödp de syriza gibi sol bir koalisyondu. sizin eleştirdiğiniz chp gibi kimliklerle de uğraşmadı. ödp etkili bir muhalefet dahi olamadı?

ödp başörtüsü takılmasına karşı değildi ama bunun da mücadelesini yapmadı. kürt meselesi ile ilgili hiçbir zaman yeterince önde durmadı. sisteme karşı mücadele yapmadı. mütedeyyinlerle ilgili, onların kültürel kodlarına, sosyolojik kodlarına yakın durmadı.

28 şubat süreci ödp için bir fırsat olabilir miydi?

evet, mesela orada mütedeyyin kesime yakın durabilirdi. orada, 28 şubat beğenmediklerine karşı yapıldığı için 28 şubat’ta pozisyon almadı ödp. o pozisyonu belki o gün alabilseydi, 2002’de akp çıkmazdı veya bu kadar güçlü çıkmayabilirdi. her ne olursa olsun bakın çok basit bir şey vardır: devlet birilerini gadre uğratıyorsa, siz gadre uğrayanın yanında olursunuz, devletin yanında olmazsınız. polis birilerine su sıkıyorsa, kime sıktığına bakmazsınız. o zaman tanklar yürütüldüğü zaman, biz tankların kime karşı yürütüldüğüne baktık. bakmamış olsaydık, o tanka karşı biz solcular, bütün demokratlar olarak durabilseydik, o zaman sol değerler adına bir birliktelik yakalayabilirdik . şu anda yunanistan’da syriza’ya mütedeyyinler de, kilise yanlıları da oy veriyorlar. sadece seküler güçler oy vermiyorlar.

sol artık gadre uğrayanın yanında olma olgunluğuna erişti mi?

bence erişti. bunu karşılığı da hdp. ben hdp yöneticisiyim. il, ilçe örgütlerimizde, myk’mıza kadar her kesimden insan var. biz kimsenin inancıyla uğraşmıyoruz. bu olgunluk hdp’de var.

chp bu olgunluğa geldi mi?

hayır. çünkü, chp’nin bagajları var. hâlâ tutmaya çalıştığı sözcü gazetesi okuyan bir tabanı var. kürt meselesi ile ilgili adım atılmasını istemeyen insanları var. başörtüsü ile ilgili farklı davranmasını isteyen insanları var. emekli bir albay chp’ye kürdü nasıl mahkûm ederim motivasyonu ile gelmiş. o albay ile siz ülkede demokratik anayasa isteyen bir seçmeni nasıl bir arada tutacaksınız.

chp içinde farklı davranış tarzları da var. bazı chp milletvekilleri eleştirdiğiniz çizginin dışında tavır gösteriyor. en yakın örnek hrant dink’in son ölüm yıldönümü anmasında bazı chp milletvekilleri “yüzleşin hrant’la, soykırımla!” pankartı arkasında yürüdü. buna ne diyorsunuz?

onlar da çok sıkışıyorlar. o pankartın arkasında yürüdükleri için partide kıyametler koptu. bunlar da, chp için bir dönüşüm süreci aslında. eminim o pankartın arkasında yürüyen chp’liler kazanacak, diğerleri tarihin çöplüğüne gidiyorlar. chp’de bir dönüşüm çabası var öte yandan da oyları kaybetmeme kaygısı var. çünkü, chp seçmeninin yarıya yakını kürtfobiktir. yarısı ülke bölünecek paranoyası yaşıyor, diğer yarısı da kürt meselesi konusunda açılım istiyor. bütün bunları bir arada taşıma zorluğu var. chp’de ilkeler öne koyulamıyor. duruma göre vaziyet alınıyor ama hdp’de ilkeler var. ilkelerimizle yürüyoruz bir her şekilde, özgürlükçüyüz. her şekilde devlete karşı bireyin ve sosyolojik, toplumsal kesimlerin yanındayız.

biraz da ne yapmalıyı konuşursak... sol ne yapmalı ki bir iktidar alternatifi olabilsin?

sol hep şunu söyler: “biz sınıf meseleleri ile uğraşmalıyız, kimlik meseleleri bizi zayıflatır.” bakın türkiye’de herkesin biz hafızası var. herhangi birine sorun, onun hafızası yok zannedersiniz ama vardır. atası balkanlardan gelmiştir, dedesi bir yerlerde öldürülmüştür, başına bir felaket gelmiştir. herkesin bir bagajı var. kiminin inanç ile ilgili bagajı var, kiminin etnik kimliği ile bagajı var. kiminin yaşadığı ideoloji ile ilgili sorunları olmuş, devlet onu gadre uğratmış. soykırımlar yaşanmış, varlık vergileri yaşanmış, o yaşanmış bu yaşanmış. herkes bunu kimliği ile ilgili yaşamış. ekonomik mesele ile ilgili değil. sınıfsal mesele ile ilgili değil. sınıfsal olarak biri devletin gadrine uğruyorsa bile bunu birincil meselesi yapmamış. bu travmalara dokunmadan kimlik meselelerini çözmeden, sınıfsal meseleyi hiçbir zaman öne alamadık ve alamayacağız. 1970’li yıllarda solun yükseldiği dönemlerde bile solun daha çok büyüyememesinin arkasında mesela ermeni soykırımına bakmayan bir sol vardı. dersim’deki büyük katliamı bilmeyen, bakmayan bir sol vardı. hatta, kendi sol tarihinde o suçları normalleştiren, 'devletin yapması gereken işler' olarak gören bir anlayış vardı.

bu eleştirileriniz sosyalist sol için de geçerli mi?

evet kesinlikle geçerli. büyük suçlara bakmadan, kimlik meselelerine bakmadan sınıf meselesini hiçbir zaman öne alamayacağız. bizim hdp’de yapmaya çalıştığımız, kimlik meselelerini mutlaka göğüslemek. devletin bize uyguladığı bütün suçlarla ilgili geçmişle yüzleşme meselesini öne alacağız. orada her kimliğe dokunacağız. bütün kimliklerle ortak, eşit bir gelecek kurmakla ilgili yeni toplumsal sözleşmemizi yapacağız.

burada sınıfsal olanı ıskalama riski yok mu?

bakın şöyle bir şey var. metal işçileri grev kararı aldı. bunların hiç biri chp’ye ya da hdp ye oy vermeyebiliyor. gidiyoruz, 'niye akp’ye veriyorsun' diye soruyoruz. işçi, “adam en azından benim dinimle uğraşmıyor” diyor. ekonomik mücadelede kimliği yakalıyoruz. çünkü hepsinin sosyolojik kodlarında ait olmak istedikleri yerler var. bunu bize sosyoloji bilimi söylüyor. kimlik meselesi ile sınıf meselesini beraber yürütmek zorundayız. bize sınıf meselesini öne almıyoruz eleştirileri geliyor. hayır alıyoruz ama bu kimlik meselesini geriye atmak anlamına gelmiyor. çünkü kimlik meselesini çözmeden hiçbir sınıf meselesini öne alamayacağız. güvencesiz olarak bir inşaatta amelelik yapan kürt işçiden bahsedelim. o işçi aşağılandığında sınıfı nedeniyle aşağılandığını hissetmiyor, kendi kimliği nedeniyle aşağılanma sorununu öne alıyor. sistemle yaşadığı sorunu böyle tanımlıyor. türkiye’de sol, insanları, inançlarıyla, etnik kimlikleriyle uğraşmayacağına ikna etmek zorunda. syriza yunanistan’da, batı trakya’da müslümanların yaşadığı yerlerde yüzde 75 oy aldı. bu milliyetçilikten, ötekileştirilmekten bıkan oradaki müslüman halkın isyanıdır. pasok’da kendisine sol diyordu ama, oradaki müslümanlar pasok’a bu oyu hiç vermedi. syriza müslümanlara, “biz sizin kimliğinizle uğraşmıyoruz, biz eşit bir toplum istiyoruz” diyen mesajları nedeniyle bu oyu aldı.

söylediklerinizi başaracak parti olarak hdp’yi görüyorsunuz. hdp’ye ön yargı ile bakan ciddi bir toplumsal kesim var, onları nasıl ikna edeceksiniz?

var tabii. 30 yıl sürmüş bir kirli bir savaş olmuş. kimliklerle ilgili ön yargılar var. insanlar bana baktığında mesela bir ermeni’yi görüyor. bana politikacı olarak bakmıyor. selahattin demirtaş’a baktığında, 'ne şahane adam, ne kadar da iyi konuşuyor' diyor ama hâlâ bir kürt görüyor.  bu önyargılar hâlâ aktif ama, büyük bir hızla da kırılıyor. bundan 5 yıl önce toplumun yüzde 90’ı, 'benim zinhar bdp ile işim olmaz' derdi. şu an baktığımızda bu oran çok gerilemiş durumda.

bahsettiğiniz değişim nasıl oldu? toplum mu önyargılarından arındı yoksa hdp’nin ikna gücü mü yüksek?

hdp insanları ikna ediyor. hdp’nin sadece türkiye için değil bütün coğrafya için önerdiği yeni bir paradigma var. tekçi, mezhepçi, milliyetçi anlayışlara karşı çoğulcu, eşitlikçi, özgürlükçü ilkeleri sunan bir paradigma var, bu insanları etkiledi. 'özgürlükçü ilkelerle bir arada yaşayabiliriz ideali' doğru bakmayı getiriyor. hdp’ye yönelik önyargılar aşılıyor ve aşılmakta.

kaynak: al jazeera

 

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;