Görüş
28 Şubat sonrası farklı İslami siyaset anlayışları
Türkiye'nin yakın tarihini belirleyen askeri müdahaleyi mercek altına alan Al Jazeera, yazarlardan dört soruda sürecin günümüze etkilerini ve bugünkü tartışmalara nasıl yansıdığını yorumlamalarını istedi.
döneme tanıklık etmiş yazarlara sorduk:
türkiye'de 28 şubat sonrasında islami kesimler, kendilerini dışarıda tutan sisteme karşı ortaklaşa mücadele verdiler. uzunca bir süre 'ahlaki üstünlük' duygusuyla yaşadılar. ancak şimdi keskin bir iç bölünme ve iç mücadele yaşanıyor. ayrıca 'ahlaki üstünlük' duygusu da eskisi kadar etkili değil.
bu durum önümüzdeki dönemde, islami duyarlıklı siyasete nasıl yansıyacak?
ergün yıldırım |
islami kesimler, çeşitli gruplar halinde ilk defa ak parti siyaseti etrafında bir ittifaka yöneldiler. nakşiler, kadiriler, radikal islamcılar vs. muhafazakar demokrat siyaset ile bütünleştiler. ak parti iktidarı, bu kesimlere hem çeşitli özgürlükler sağladı, hem de çeşitli çıkarlar. devletin baskıları karşında onları koruyan, kollayan ve gözeten bir irade olarak şekillendi.
çeşitli siyasal ve dini hakların getirilmesi ile beraber bu kesimler daha rahat yaşamaya başladılar. ayrıca iktidar önemli bir zenginlik üretti. devlet zenginliği ile beraber üretilen bu yeni zenginlik, ittifak içindeki gruplarla belli oranda paylaşıldı. dolayısıyla islami kesim ak parti iktidarı ile beraber hem ekonomik, hem de politik olarak önemli kolaylıklar, rahatlıklar ve tavizler elde etti.
bu süreçte islam, bir ahlaki idealite olarak önemli erozyonlara uğradı. siyaset etmenin pragmatik rekabet ve çatışma döngüsü içinde ahlak büyük bir değer kaybı yaşadı. rüşvet, yolsuzluk, dezenformasyon ve propaganda gibi iktidar etmenin de beraberinde getirdiği çeşitli unsurlar ahlak meselesini ciddi zafiyetlere uğrattı.
iktidar ve ahlak arasında yaşanan paradoks bağlamında önemli duyarlılıklar oluşmaya başlıyor. örneğin yapılan kamuoyu araştırmalarında ak parti iktidarına oy verenlerin neredeyse yüzde 45'i iktidarın yolsuzluk yaptığına inanıyor, ancak yinede ona oy vereceğini söylüyor. demek ki müslümanlık duyarlılığını taşıyan insanlar yolsuzlukların ve gayriahlaki durumların farkındalar. bütün propaganda ve dezenformasyon havasında yine de ahlaki duyarlılık korunuyor.
30 mart'taki yerel seçim sonrasında ahlak ve siyaset meselesi daha etkili bir biçimde gündeme gelecek. seçimin 'sürüleştirme', 'kutuplaştırma' ve 'taraflaştırma' baskısı sona erdiğinde, islami kesim kendi içinde daha çoğul bir yüzleşmeyle karşı karşıya gelecek. hem gülen cemaati, hem de ak parti camiası kendi içinde daha fazla sorgulayıcı tutumlar içinde bulunacak.
mücahit bilici |
şimdiye kadar 'islami kesim' veya 'islam', siyasi kamplaşmanın sadece 'bir' tarafı idi. dindarlığın islam şemsiyesi altında dışlanması, dindarların kimlik siyasetinin islam üzerinden olması sonucunu doğurdu.
ancak bugün gelinen nokta itibariyle siyaset, islam'a ve islami kesime dışarıdan temas eden, evin dışındaki bir rüzgar olmaktan çıkıp evin içine girdi. bunu 'islam-içi siyaset' olarak kavramsallaştırmak mümkün. siyaset, islam'ın dışından içine taşındıkça 'islam'ın kendisi siyasi kimlik olmaktan çıkacak ve siyaset bir maharet ve liyakat yarışı haline gelecek.
yaşadığımız süreç bir yönüyle bir müslüman laikliğinin ortaya çıkmasıdır. kitlesel bir milli irade hakimiyetinden, demokratik yurttaş eşitliğine evrilmenin doğum sancılarını yaşıyoruz. islam'da zaten olan, olması gereken bu durum, islamcı protest kültürün etkisi ile zihinlerden uzağa düşmüştü. gelenekten kopan islamcılığın normalleşmesi bu şekilde olacak.
islam'ın çok taraflı bir politik arenada sadece bir tarafta köşeye sıkıştırılabilir bir kimlik olmaktan çıkmasıyla, devlet ve siyasi iktidar sıradanlaşacak. müslüman olmak siyasi yarışta tek başına bir değer ifade etmediğinde, islam'ın siyasetin çoğu kez çamurlu kavgasından azade tutulması gereken bir değer olduğu islamcılarca bile anlaşılacak.
mümtazer türköne |
islami kesimlerin 'ahlaki üstünlüklerini' yitirdikleri doğru. aynı zamanda siyasete olan inançlarını da kaybettiler. ilk sonuç, islamcılar uzunca bir süre canlılığını kaybedecekler, enerjilerini dışa değil kendi içlerine verecekler.
şu an görülen iç bölünme manzarası iktidar tekelleşmesinin eseri. rakip kalmayınca iktidar çekirdeği küçülüyor. ittifaklar dağılıyor. ilişkiler çıkar ilişkisine ve rekabetine dönüşüyor. islami duyarlılığın siyasi alandan uzaklaşması ve bir tür laikleşme süreci beklenmeli.
ömer laçiner |
akp 2002'de islamiyet'in merkez sağ ve sol dışında bir alternatif olacağı iddiasını sürdüren milli görüş çizgisine oy veregelmiş kesimlerin büyük çoğunluğunun da desteği ile, ancak asıl olarak merkez sağ kimliğini koruyan seçmen kitlesinin oylarını bu partiye yöneltmesi sayesinde iktidara geldi. o seçimde akp'ye oy vermemiş merkez sağ seçmenler sonraki seçimlerde akp'ye oy vererek partiyi yüzde 50'lere kadar taşıdı.
akp lider kadrosu ve milli görüş'ten gelme (tahminen yüzde 10-15'lik) 'çekirdek' seçmen, diğer yüzde 35-40'ın 'islami hassasiyetlerden' ziyade ekonomik-toplumsal çıkarlarını gözettiğini elbette biliyor. son kriz, 'islami hassasiyetlere' sahip olmanın moral-ahlaki üstünlük halesini berhava ettiği gibi politik yeteneklerinden kuşkulanılmasına, sorgulanmasına da kapı açtı. bu süreç yakın vadede akp'nin iktidardan düşmesine, dağılmasına kadar gitmese de, akp deki islamcı kadro egemenliğinin sona erdiği kesin.
bundan böyle tipik merkez sağ parti kimliği daha da belirginleşecek akp'de, 'islami hassasiyetleri' temsil edecek kesim ve sözcülerinin bu partinin bileşenlerinden herhangi biri konumuna düşecekleri kesin gibi.
bu makalede yer alan fikirler yazarlara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar