Görüş
28 Şubat sonrası siyasal İslam ve küreselleşme ilişkisi
Türkiye'nin yakın tarihini belirleyen askeri müdahaleyi mercek altına alan Al Jazeera, yazarlardan dört soruda sürecin günümüze etkilerini ve bugünkü tartışmalara nasıl yansıdığını yorumlamalarını istedi.
döneme tanıklık etmiş yazarlara sorduk:
28 şubat'tan bu yana yaşanan süreç aynı zamanda türkiye'nin hızla dışa açıldığı, küresel ekonomiye eklemlendiği bir dönem. aynı zamanda uzun bir süredir, "türkiye müslümanlarının iktidar ve para karşısında iyi bir sınav veremedikleri" eleştirilerini duyuyoruz.
modernlik siyasal islam'ı eritiyor mu?
ergün yıldırım |
siyasal islam büyük ölçüde, müslümanlığın ya da dindarların siyasete dahil olmasının sosyolojisiyle örtüşür. orta sınıf ve alt sınıf dindar kitleler en etkili ve en keskin muhalefeti siyasal islam aracılığıyla yapabiliyorlar. ancak muhalefetten çıkarak iktidara gelince önemli dönüşümler yaşanıyor. siyasal iktidarın para, prestij ve statü imkanlarına ulaşıyorlar. bundan dolayı büyük dönüşüm yaşanıyor. siyasal islam, reformcu kimliğe evriliyor. böylece hem değişim, hem de statükocu boyutlarını bir arada sürdürebiliyor.
türkiye'de islami kesim, yeni orta sınıf olarak siyasete dahil oldukça daha fazla temsil imkanına ulaştı. hem sitemi değiştirdi, hem de sistem onu değiştirdi. islam, devlet yaklaşımıyla bütünleşecek bir pozisyona kaydı.
küresel ekonomi ve serbest piyasa ise dindarların varlığını daha da belirginleştirdi. çünkü bu ekonomik dinamikler, yıllardır dışlanan müslüman kesimleri öne çıkardı, onlara ticarete katılma ve etkili olma imkanı verdi. elbette bu ekonomik gelişme, islami idealiteler açısından önemli paradokslar da taşıyor. örneğin müslümanlık lüks, tatil, gelecek yatırımı, dünyevileşme ve bireysel tüketim durumlarıyla tanışıyor.
modernlik çoğullaşıyor. bu çoğul biçimine siyasal islam'ın meşruluğunu sürdürmesi zorlaşıyor. çünkü bu modernlik tarzında meşru siyaset tarzı oldukça geniş kesimlere sunulabiliyor. gelenek, din, tarih ve diğer parçalar toplumda temsil edilme ve yarışma imkanı buluyor. bundan dolayı da sert bir ideoloji olan siyasal islam türkiye'de eriyor.
mücahit bilici |
aslında siyasal islam 2000 yılında da ileri sürdüğüm üzere basit bir müslüman milliyetçiliği. siyasal islam'ın sınıfsal boyutu ekonomik temelli dışlanmışlık değil, kimliksel dışlanmışlık. daha genel anlamıyla islamcılığın ayrıca bir tarikat veya cemaatle örtüştüğü kişi ve gruplarda güçlü bir dindarlık bulmak mümkün. yoksa tek başına islamcılığın dinle ilgisi nominal ve yüzeyseldir.
her iktidara susamış insan sınıfı gibi siyasal islamcılık da daha önce çok eleştirdiği kapitalist ortamın gereklerine kendisini fazlasıyla kaptırdı. islamcılık, müslümanların modernleşmesini sağlayan bir söylem olarak anlaşılmalı. uzak olmayan bir gelecekte 'siyaset' ile 'din' islamcılar arasında bile ayrışacak. müslüman siyasetin ve iktidarın sıradanlaşması süreci bu gerçeği dayatacak diye düşünüyorum.
mümtazer türköne |
modernlik değil, iktidar islamcıları eritiyor. islamcılık özü itibariyle muhalif bir ideoloji. iktidara gelince muhalif tezlerinin değeri kalmıyor. bu sefer dar zümre çıkarlarına hizmet etmeye başlıyor.
islamcılık türkiye'de gelişen taşra orta sınıflarının ideolojisi idi. bugün büyük sermayeye dönüştüler. türkiye'nin seçkinlerini oluşturdular. islamcılığı iktidarda sürdürmenin çok fazla imkanı yok.
ömer laçiner |
siyasal islam adı/etiketi altında başlıca iki mecra olageldi. birincisi, modernliğe, onun temelindeki dinamiklere kuşkuyla bakan, bunların 'bozucu' etkilerine karşı teyakkuz halinde olan yaklaşım.
ikincisi ise o dinamiklerle edinilen gücü gayet önemseyen, bunların körüklediği rekabet, kazanç hırsı ve kişisel çıkar mantığını islami kayıtlara tâbi kılabileceğini varsayan yaklaşım. akp bu ikinci yaklaşımın islam dünyasındaki en tipik örneği. sözü edilen varsayımın doğrulanmayacağı zaten başından belliydi.
bugün, on yıllık akp iktidar deneyiminin sonunda, iktisadi büyümeye, kâr ve çıkar mantığına odaklanmış 'islami' renkte bir iktidarın ve onun omurgasını oluşturan dindar-muhafazakar orta sınıfların islami kayıtlar bir yana, en basit ahlaki kayıt, kural ve değerleri bile hiçe sayabildiği apaçık görülebiliyor. islamcılık fiilen ibadet ve gelenekler alanına itildi ve oraya geriletildi. akp deneyimi zaten başka türlü bir sonuç veremezdi.
bu makalede yer alan fikirler yazarlara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar