Görüş
28 Şubat ve 'Milli Görüş'ten 'muhafazakar demokratlığa' dönüşüm
Türkiye'nin yakın tarihini belirleyen askeri müdahaleyi mercek altına alan Al Jazeera, yazarlardan dört soruda sürecin günümüze etkilerini ve bugünkü tartışmalara nasıl yansıdığını yorumlamalarını istedi.
döneme tanıklık etmiş yazarlara sorduk:
seçimle gelen islami iktidarların darbelerle devrilmesi dünyanın farklı ülkelerindeki bazı islami gruplarda (cezayir ve kısmen mısır örneğindeki gibi) sandığa tepki oluşturabildi. ancak, türkiye'de islamcı siyaset 28 şubat sonrasında 'muhafazakar demokrat' kimliğe evrilerek, halkın önemli bir kesiminin desteğiyle iktidara geldi.
bu evrilme, 28 şubat travmasının pratik-siyasi bir sonucu muydu, yoksa kökü çok daha derinlerde olan toplumsal beklenti ve talepler mi türkiye’deki islamcı kadroları böyle bir yola sevk etti?
ergün yıldırım |
islamcı siyasetin muhafazakar demokrat söyleme evrilerek var oluşu üzerinde 28 şubat'ın etkisi inkar edilemez. 28 şubat darbesinin ana hedefi islamcı siyasetti. bu siyaset etrafında mobilize olan milli görüş partileri, islamcı aydınlar, başörtülüler ve imam hatip lise mezunları darbenin hedefleri arasındaydı. islamcı siyaset bu darbe karşısında kendisiyle yüzleşti ve daha demokrat bir kimlik içine yerleşerek siyaset yapma arayışına yöneldi. çünkü bu siyasal kimlik hem ona rejim nezdinde belli bir meşruiyet sağlıyordu hem de uluslararası camiada.
örneğin islamcı siyasetin daha önce batı karşıtı, anti-liberal ve demokrasi şüpheciliğine dayalı ve 'islam devleti' talebi etrafında gelişen söylemleri değişmeye başladı. darbe ile gelen baskılar ve sınırlamalar karşısında, demokratik ve reformcu islam anlayışıyla bütünleşen bir siyaset tarzı kendisine daha meşru bir yol buldu. dolayısıyla 28 şubat'ın etkisiyle islamcı siyaset 'devlet kurma' amacından 'devleti değiştirme' (ıslah etme) amacına yöneldi.
elbette türkiye toplumunun muhafazakar tabanıyla da kentleşmesi, küresel ilişkilerle entegre hale gelmesi ve neoliberal politikalardan aldığı destekle orta sınıflaşması gibi etkenler de muhafazakar demokrat siyasetin var oluşuna yol açan önemli katkılar. toplumsal yapının köklü değişmeleri islamcı siyaseti daha ılımlı, reformcu ve demokrat bir bağlama çekti. orta doğu'da yükselen islamcı siyasetler karşısında türkiye daha modern, daha demokrat ve daha reformcu karakteriyle buna katıldı.
mücahit bilici |
öncelikle, türkiye'de dindarların kendilerini dışlayan bir devletle mücadele ve karşılaşma tarihlerinin diğer müslüman ülkelere göre çok daha eski olduğunu belirtmek gerek. milli görüş çizgisi, içinde kalıp hareket ettiği demokrasiye çok büyük bir hazmedilmiş sevgi beslemese de nurculuğun demokrasi kültürü ve seçimlere olan inanç ve güveni, kriz dönemlerinde dindar ümidi canlı tutup dindar tahayyülü liberalleştirmiştir.
şu çok net söylenebilir: 28 şubat denen travmatik darbenin şerrinden demokratik bir hayır çıkmıştır. hem galeyancı refah partisi geleneğini, hem de o dönemde aşırı devletçi ve milliyetçi gülen hareketini kendi üsluplarını gözden geçirmeye zorladı. kendi dinamiklerine kalsa refah partisi 28 şubat'ta diğer müslüman ülkelerdeki gibi bir çatışma diline izin vermezdi, ancak bir mağdur müslüman patolojisini merkeze alan dar bir siyasi çizgi olarak kalabilirdi.
türkiye'deki başta nurcu gelenek olmak üzere sivil dindarlığın esneklik ve sabırla dönüşüm tecrübesi refah partisi çizgisi için de bir çıkış yolu oldu. hamasetin törpülenip, demokrasinin benimsenmesi lüzumuna katkıda bulunmuş oldu. dışardan laik düşmanların zorlaması ile içeriden dindar dostların farklı yol örneğinin öneminin anlaşılması refah partisi'nden ak parti'ye giden yolu açtı.
mümtazer türköne |
bu hususta daha çok türkiye'nin uzun demokrasi tecrübesini dikkate almak gerekir. bu topraklarda 1876'dan beri yaşanan anayasalı-parlamenter deneyim, birçok avrupa ülkesinden daha geriye uzanıyor. asker müdahale ettiğinde, yönetimi hep bırakmak üzere geldi. demokrasi normal, darbe dönemi istisna. islam ülkelerinde ise bu durumun tam tersi geçerli.
devlet tecrübesi de çok önemli. yakın tarihte ise 28 şubat'ın etkisi var. askerler ülkeyi soktukları krizle devletin bütün meşruiyetini tüketince, ak parti'nin önü açıldı. islamcı kadrolar ise, 1960'lara kadar giden demokrasi tecrübeleri ile doğru zamanda ve yerde durdular. tabii değişen sermaye yapısını ve islamcı siyasetin bu sermayeyi temsil kabiliyetini gözardı etmemek gerekir.
ömer laçiner |
muhafazakar demokrat kimliğe, yani bildiğimiz merkez sağcı bir partiye 'evrilen' akp, iki önemli koşulun üst üste gelmiş olması sayesinde 2002 deki seçim zaferini elde etti.
birincisi tam o dönemde yerleşik, 'klasik' merkez sağ partilerin tümünün ağır bir çürüme ve çöküş sürecine girmiş olmasıydı. türkiye seçmenlerinin en az yüzde 60'ını oluşturan az veya çok dindar muhafazakar kitle merkez sağ partilere oy verme alışkanlığında. oysa soruda adı geçen ülkelerde ne böylesi partiler siyasal sistemin parçası, ne de (haliyle) toplumdaki çoğunluğun onlara oy verme 'alışkanlığı' var. bu durumda akp, revize ettiği kimliği ile bu kesime çökmüş 'eski' merkez sağı ikame edecek alternatif gibi gözükebildi.
ikinci koşul 11 eylül'ün dolaylı ama derin etkisi. 28 şubat 'operasyonları' ile 'islamcı' refah partisi'ni el birliği ile neredeyse siyasal sistemden kovan dönemin siyasal partileri ve ordu, önü kesilmiş bir islamcılığın 11 eylül mantığına yönelebilme ihtimalinin vahim sonuçlarını dikkate alarak, daha girdiği ilk seçimden tek başına iktidar olarak çıkacağına asla ihtimal verilmeyen 'ılımlı' kimlikli akp'ye karşı sert bir kampanya yürütmediler. dolayısıyla alternatif arayan geniş muhafazakar kitleler özel bir caydırıcı, ürkütücü etkenin yokluğunda akp'yi deneme tercihini daha kolay yapabildiler.
bu makalede yer alan fikirler yazarlara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar