Görüş

Arap Baharı'nda başa dönüş

Bizler ekonomik, sosyal ve fikri programlara muhtacız. Tabi buradaki amaç hepimizin bildiği hastalığı teşhis etmek değil, gerekli reformların hayata nasıl geçirileceği üzerinde çalışmaktır. Böyle bir çalışma kesinlikle mümkün ve halkların deneyimlerinde bu bağlamda dersler bulabiliriz.

Ziyad Muna, uygulanabilir programlar üretilmezse Arap Baharı'nı yaşayan ülkelerde ciddi sorunlar yaşanabileceği uyarısında bulunuyor. [Reuters]

halkımızın bugünü ve geleceği gerçekten bizleri ilgilendiriyorsa, her akıl sahibi arap'ın kendi şartlarına eleştirisel bakmasının ve bazı arap ülkelerinin yaşadığı geçen üç yılın olaylarını köklü şekilde gözden geçirmesinin bir zorunluluk olduğu şüphesiz. burada kanlı lübnan ve cezayir olaylarını hatırlamalıyız.

2011 yılında arap hareketliliklerinin başında bir dizi makale kaleme almış ve bu makalelerde (şayet oldukça tehlikeli ve karmaşık uzun kurtuluş yolunun başına ulaşma niyetimiz varsa) dikkate almamız gerekli bir dizi soruna dikkat çekmiştim.

bu sitenin sayfalarında kesinlikle hazır reçeteler sunmadık ancak ayartmalar ne boyutta olursa olsun kaçınılması gerekli yasaklara not düştük. ayrıca yolumuz üzerinde duran ve devrim sanatını en iyi şekilde icra etmediğimiz takdirde bizi helake götürecek tehlikelere işaret ettik.

burada ve başka sayfalarda dile getirdiğimiz sloganlar, 'halk istiyor ve ben halkım istiyorum', 'sloganı filistin olmayan devrimin meşruiyeti yoktur' şeklindeydi.

şu an libya ve mısır gibi bazı 'arap baharı' ülkelerinde gördüklerimiz, bu ülkelerde gerçek felaketler yaşanabileceği ve birer çökmüş devlete dönüşebilecekleri ihtimaline işaret ediyor.

by Ziyad Muna

son sloganı dile getirirken filistin için mücadeleyi siyasi ve sosyal taleplere öncelemeyi değil, ulusalcılıkla milliyetçiliğin, siyasi olanla ekonominin birbirinden ayrılamayacağını kastediyorduk. yani halkı, ülkeyi kimin yöneteceği değil, nasıl yönetileceği ilgilendirmektedir. bazı 'bahar' ülkelerinde yaşanan sonraki gelişmeler bu bakış açısının doğruluğunu ispatladı. 

siyasi / ekonomik bir programın ve daha da önemlisi bu programın nasıl hayata geçirileceği bir yana, olan bitene ilişkin gerçekçi bir bakış açısının olmayışı ve her hangi bir içerikten yoksun 'halk istiyor' sloganıyla yetinilmesi, kaos ve yıkımın yayılmasından başka bir sonuca götürmez.

şu an libya ve mısır gibi bazı 'arap baharı' ülkelerinde gördüklerimiz, bu ülkelerde gerçek felaketler yaşanabileceği ve birer çökmüş devlete dönüşebilecekleri ihtimaline işaret ediyor. sadece arap halklarımız için değil, hiçbir halk için bunu temenni etmeyiz.

'mutlu yemen'de ise olan oldu ve bir sıkıntı görünmüyor. zira ali abdullah salih'in uzaklaştırılması talebi, ülkenin yeniden bölünmesini (ki bölünme gerçekten üzücü gelişmelerdendir) imkansızlaştırdı. bölünme ülkenin sorunlarını ikiye katlayacaktır. ancak yemen halkı bu gerçeğe sadece milliyetçi veya ülkenin bütünlüğünden yana olan güçlerin bölünmenin faydasızlığını ispatlaması durumunda ikna olabilir. yemen'in sıkıntılarını azaltmanın şartı her hangi bir tarafın kışkırtmalarına boyun eğmeyen yeni ekonomik ve sosyal politikaların izlenmesidir.

bir kez daha, bu hareketliliklerin baş göstermesinin üzerinden üç yıldan fazla bir süre geçmesi sonrası (şayet ülkelerimizin ve halklarımız geleceği gerçekten bizi ilgilendiriyorsa) içimizde her akıllı insanın tüm olan biten üzerinde uzun süre durması ve köklü bir gözden geçirmede bulunması gerekmektedir.

evet başarısızlıklarının ve hatalarının üzerini örtmek için 'ameliyat başarılı geçti ancak hasta öldü' sözünü tekrarlayan insanlar her daim olacaktır. bilinçsiz veya zayıf bilinçli birinin hatalarını kabul etmesi kolay değildir. hatta böyle bir insanın kendisi için inkar derecesine varan bir savunma mekanizması geliştirdiğini görürüz. farklı medya organlarında yanıltma derecesine varan inkar hallerinin korkunç şekilde yayıldığını görmüyor muyuz?

ancak bizler aynı zamanda başarısızlığı ispatlanan yolların faydasızlığını gören yeni ve güçlü bir eğilimin doğuşunu da gözlemliyoruz. bu durum içlerinden çoğunu hesaplarını gözden geçirmeye, ülkeye dair ellerinde kalanı korumak için gönüllü olarak çekilmeye sevk etti.

ülkesini seven vatansever siyasetçiden / elitten istenen, geldiğimiz noktayı düşünmesi ve doğal olarak değiştirilmesi için hayali değil, yaşanmış gerçeklerden hareket eden alternatifler sunmasıdır.

by Ziyad Muna

bizler değişen bir dünyada yaşıyoruz ve her süper ülkenin gerçekleştirmeye ve zayıf müttefiklerini kendi politikaları ve çıkarlarına boyun eğdirmeye zorlamaya çalışacağı özel bir programı vardır. dünya ve toplumlar sürekli hareket halindedir. bu dünyada hareketin sürekliliği dışında sabit bir şey yoktur. bizim için 'zamana ayak uyduramayanı zaman aşar' sözünde alınacak bir ders vardır.

coşku, sinirlilik hali ve benzeri duygular hiçbir şeyi değiştirmiyor ve tam aksine tehlikeye götürebilir. bir hareketteki her hangi bir hata kesinlikle amaçlananın aksi sonuçlara götürecektir. sovyetler birliği'ne bakalım. bildiğimiz üzere gorbaçov ve arkadaşlarının amacı ülkesindeki komünist rejimi iyileştirmek ve güçlendirmekti ancak sonuç tam tersi oldu.

ukrayna'da hali hazırda yaşananlar da benzer. devlet çözülme, bölünme ve tamamen iflas yolunda. batı bu ülkeye sadece istifade edeceği oranda destek olacaktır. amaç destek vermek değil kar elde etmektir. tek karşılıksız şey fare tuzağındaki peynir parçasıdır. batı sadece ölüm ile yaşam arasında tutmak için yeterli destek gönderecektir.

burada kritik mesele kimin haklı veya haksız olduğu değildir. temel konu bizce durumumuzu tekrar gözden geçirmenin gerekli olduğudur.

ülkesini seven vatansever siyasetçiden / elitten istenen, geldiğimiz noktayı düşünmesi ve doğal olarak değiştirilmesi için hayali değil, yaşanmış gerçeklerden hareket eden alternatifler sunmasıdır. yanıltıcı ve basit sloganlardan uzak durarak yakın vadede hayata geçirilebilmesi mümkün talep ve hedeflerin sunulması arzumuzdur.

birçok değerlendirme yapılıyor ve çoğu kimsenin olan biten üzerinde kafa yorduğundan ve sırf göz yaşı akıtmak için bu değerlendirmeleri yapmadığından kuşku duymuyoruz ancak bu kimselerin sesi yeterince duyulmadı ve ulaşması gerekli kimselere kadar gitmedi.

sorunlarımızın sihirli çözümleri yoktur ve çığlıklarını geçmişte kamuoyuna ulaştıranların şimdi seslerini dinletme yollarını bulması gerekmektedir.

burada maksat tekerleği yeniden bulmak değil, trajedimizden çıkış yoluna ilişkin bir bakış açısı sunmaktır. hayatın siyasi, ekonomik, sosyal, fikri ve başka farklı alanlarındaki arap elitlerine seslenilmektedir. bu elitlerden istenen toplumlarımızın içinde bulunduğu bu durumdan nasıl çıkacaklarına dair (doğal olarak barışçıl) yeni bakış açıları sunmaktır.

bizler ekonomik, sosyal ve fikri programlara muhtacız. tabi buradaki amaç hepimizin bildiği hastalığı teşhis etmek değil, istenen veya gerekli reformların hayata nasıl geçirileceği üzerinde çalışmaktır. böyle bir çalışma kesinlikle mümkün ve halkların deneyimlerinde bu bağlamda dersler bulabiliriz. sözgelimi japonya 19'uncu yüzyıl sonlarında mısır'a demir yolu ağı kurmayı öğretmesi için bir heyet göndermişti. japonya böyleyken mısır şimdi nerede duruyor?

çin geçen yüzyılın ortalarında kelimenin tam anlamıyla 'gelişmekte olan' bir tarım ülkesiydi ve yöneticileri halklarına gıda sağlayamıyordu. şimdi dünya standartlarında en büyük ekonomik güce dönüşmenin eşiğinde.

sorunlarımızın sihirli çözümleri yoktur ve çığlıklarını geçmişte kamuoyuna ulaştıranların şimdi seslerini dinletme yollarını bulması gerekmektedir.

by Ziyad Muna

ortada başka örnekler de var. buradaki amacımız yermek veya teşhir etmek değil, sadece ilerlememizin ve modern bir devlet inşa etmemizin mümkün olduğunu ifade etmektir. makalemizdeki odak noktası budur.

batı'da köklü milletlerin geçmişte yaşadıkları için gelişemeyeceği ve gelişmiş ülkelere dönüşemeyeceği ifade edilir. doğru olmayan bu ırkçı söylemleri destekleyenler örnek olarak yunanistan'ı ve bazen de italya'yı işaret ediyorlar. ancak her yer ve zaman için geçerli sosyal söylemler olamayacağı için bu tespit doğru değildir.

sözgelimi türkiye'nin bizim kadar olmasa da köklü bir millet olduğu ve uzun bir süre dünyanın tek süper gücü olarak kaldığı doğru. şimdi türkiye, birinci dünya savaşı'nda işgal edilmesi ve bölüşülmesi sonrası doğal olarak kısmen gelişmiş bir ülke.

aynı durum biz araplar gibi köklü bir millet olan ve şimdi bölgesel süper güce dönüşme yolunda yürüyen iran için de geçerli.

bir kez daha ifade etmek gerekirse ortada hazır bir denklem yoktur ve kim böyle bir denklemi yayarsa ya yanılgı içerisindedir ya da insanları aldatmaktadır. ikisi arasında fark yoktur. batılı sanayi ülkeleri sınırsız krizler yaşamaktadır ve tüm kozmetikler bu rejimlerin siyasi ve ekonomik ayıplarını örtemez.

bu yüzden arap elitlerin, sözlerini söylemeleri ve hayata geçirilebilir uygun programlar sunmaları için siyasi, ekonomik, toplumsal ve fikri girişimlerde bulunmalarını bekliyoruz. böylelikle zaman bizi aşmadan yeniden harekete geçebilelim.

ziyad muna, filistinli araştırmacı ve akademisyen. klasik tarih ve tevrat araştırmalarında uzman. suriye'de yaşıyor, şam ve beyrut'ta faaliyet gösteren kadmus yayınları'nın kurucusu ve müdürü olarak görev yapıyor. doktorasını arkeoloji alanında yapan yazarın klasik filistin ve israil üzerine yazılmış birçok kitap çalışması bulunuyor.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Ziyad Muna

filistinli araştırmacı ve akademisyen. klasik tarih ve tevrat araştırmalarında uzman. suriye'de yaşıyor, şam ve beyrut'ta faaliyet gösteren kadmus yayınları'nın kurucusu ve müdürü olarak görev yapıyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;