Görüş

Mısır'da eski usullerin gölgesinde değişim çabası

Mısır’da rejim tarafından tasarlanan yeni düzen daha güçlü bürokrasi daha zayıf siyasiler formülü üzerine kurulu. Bu nedenle de yönetici bir partiye artık ihtiyaç duymayacaktır.

Mısır Devrimi
Tahrir Meydanı'ndaki demokrasi gösterileri Arap Baharı'nın simgesine dönüşen Mısır, devrimin üçüncü yılı dolmadan darbeye maruz kaldı. [Reuters]

mısır'da 25 ocak 2011 günü başlayan ayaklanmalar sonrası 30 yıl boyunca ülkeyi yöneten hüsnü mübarek'in istifa etmesiyle başlayan süreç, üçüncü yılını geride bıraktı. bu üç yıla ise üç anayasa referandumu, aylarca süren parlamento seçimleri, biri yargı biri ordu tarafından gerçekleştirilmek üzere iki darbe, sayısız protesto gösterisi, dramatik siyasi kırılmalar, kanlı müdahaleler ve yüzlerce ölü damgasını vurdu. hâlbuki 2011 şubatında hem mısırlıların hem de dünyanın beklentileri ve umutları oldukça yüksekti. peki, ne oldu da şubat 2011’deki değişim rüzgârı rejimin yelkenlerini doldurdu? 

mısır’da değişim sürecinin bu noktaya varmasının en önemli nedeni ne müslüman kardeşler'in mısır’ı daha islami bir sistem ile yönetmeye çalışması, ne de ülkedeki ekonomik sorunları bir yıllık iktidarı boyunca çözememiş olmasıdır. muhakkak ki cumhurbaşkanı muhammed mursi’nin bir yıllık iktidarı boyunca izlediği politikalar, ülkedeki kutuplaşmanın derinleşmesine katkıda bulundu. özelikle temel tüketim ürünlerinde vergilerin arttırılması gibi uyguladığı ekonomik politikalar seçmeni kendisinden uzaklaştırdı.

lakin mısır’da kitleleri sokağa yeniden döken ve 3 temmuz 2013'te mursi'yi deviren askeri darbenin yolunu açan en önemli iki faktör daha başkaydı: ülkede değişim yanlısı geniş bir ittifakın kurulamaması ve 2011'de sokak siyasetine yüzüne dönen kitlelerin dönüşüm sürecine dahil edilememesiydi. aksine tahrir ittifakı bölündü; demokrasi isteyen farklı gruplar, rejim yerine birbirleri ile mücadele etmeye başladılar.

hâlbuki 2011'de hem mısırlıların hem de dünyanın beklentileri ve umutları oldukça yüksekti. peki, ne oldu da 25 ocak 2011’deki değişim rüzgârı, demokrasi yerine rejimin yelkenlerini doldurdu?

2014 anayasası, her şeyin sonu mu?

mısır’da 2011’den beri rejim kendini yeniden yapılandırmaya çalışıyordu. 3 temmuz darbesi ile birlikte ülkede devam eden güç mücadelesini kendi lehine çözmüş oldu. yeni anayasa ile de kurduğu yeni güç dengesini yasal garanti altına aldı. anayasanın ortaya koyduğu yeni düzende rejimin dayandığı askeri ve sivil bürokrasi önemli kazanımlar elde ettiler. mısır ordusu imtiyazlarını 2012 anayasasının da ötesine taşıyarak mali ve hukuki otonom elde ettiği gibi yetkilerini sivil siyasete doğru daha fazla genişletti. benzer şekilde polis teşkilatı da hukuki dokunulmazlık, yasama üzerinde kısmı etki, terörle mücadele kapsamında olağanüstü yetkiler ve ordu gibi siyasete müdahale hakkı gibi yetkiler elde etti. polisin de ordu gibi imtiyazlar elde etmesi, mısır’ın geleceğinde güvenlik güçlerinin daha fazla etkiye sahip olacaklarını işaret ediyor.

ayrıca bürokrasinin elde ettiği geniş yetki ve imtiyazlar, anayasanın rejim elitleri arasındaki uzlaşmanın bir ürünü olduğunu gösteriyor. bu uzlaşının tasarladığı yeni otoriter sistemde seçilmiş siyasilere verilen yetkiler ise oldukça sınırlı. güvenlik güçleri üzerinde denetim sağlayamayan siyasi iradenin etki alanı da zayıf kalacaktır. süper yetkiler ile donatılan ve sivil denetimden muaf hale gelen güvenlik kurumlarının karşısında siyasi aktörlerin özellikle yakın bir zamanda güçlü bir konuma gelmesi zor görünüyor.

2011 sonrası süreçte rejim elitleri aralarındaki güç dengesini bu anayasa ile düzenlenmiş oldu ancak ülkenin orta ve uzun vadede normalleşmesi ve otoriter rejimin ihtiyaç duyduğu istikrar için bundan daha fazlasına ihtiyaç olduğu kesin. çünkü baskı üzerinden düzenin devam ettirilmesi mümkün değil.

şimdiye kadar bir yandan muhaliflere yönelik yoğun bir baskı politikası yürüten rejim diğer yandan da körfez ülkelerinden gelen mali yardım ile birlikte halk arasındaki hoşnutsuzluğu yönetmeye çalışıyor. ancak mısır ekonomik sorunlarını dışarıdan gelen mali yardımlar ile uzun süre erteleyemeyecek kadar büyük bir nüfusa sahip bir ülke. bu nedenle de yakın zamanda siyasi normalleşmenin önünü açarak batı ile gerginleşen ilişkilerini yeniden düzenlemeyi ve batının desteğini kazanmayı deneyecektir.

peki, siyasi normalleşmenin esasları neler olacak? 3 temmuz sonrası süreçte ortaya çıkan de facto durumun anayasa ile güvence altına alınması gösteriyor ki yeni düzen mübarek dönemi düzenden daha farklı olacak. 2011 öncesi dönemdeki parti-devlet birliği yeni düzende sona ermiş görünüyor. yeni dönemde rejim, bürokrasinin yetkilerini sivil siyasi alana doğru genişleterek seçim süreçlerine müdahale etmeden seçim siyasetini kontrol etmeyi amaçlamakta.

2014 anayasası'nda, cumhurbaşkanı ile parlamento arasında daha dengeli bir güç dağılımı yapılmak suretiyle gücün tek elde toplanmasının önüne geilçmesi hedefleniyor. kısacası mısır’da rejim tarafından tasarlanan yeni düzen esasen daha güçlü bürokrasi, daha zayıf siyasi iktidar formülü üzerine kurulu. bu şartlar altında mısır'da yönetici bir partiye artık ihtiyaç duyulmayacaktır.

mısır’da yaşanan üç yıllık deneyim gösteriyor ki bürokrasi ekseninde kendini yeniden konumlandıran otoriter rejim ancak değişim yanlısı geniş sivil bir ittifakın kararlı baskılarıyla ile değişime zorlanabilir. ancak yakın ve orta vadede mısır’da böyle bir ittifak pek olası görünmüyor. bir süre daha muhalif grupların zayıflığı ve bölünmüşlüğü ile rejimin uyguladığı yoğun baskı politikaları buna engel olmaya devam edecektir. mısır’da tüm muhalif gruplar son üç yıldan ders çıkarmayı başarabilirlerse, mısır’da değişim yönünde umutlar yeniden yeşerebilir.

nebahat tanrıverdi yaşar, 1984 yılında erzincan'da doğdu. lisans eğitimini hacettepe üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü'nde tamamladı. orta doğu teknik üniversitesi'nin (odtü) orta doğu çalışmaları programı'nda yüksek lisansını sürdürüyor. ortadoğu stratejik araştırmalar merkezi'nde (orsam) ortadoğu uzmanı olarak görev yapıyor. araştırmalarını kuzey afrika ülkeleri üzerine yoğunlaştıran tanrıverdi'nin, yazılı ve sanal medyada makaleleri yayımlanıyor. 

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Nebahat Tanrıverdi

nebahat tanrıverdi yaşar, ortadoğu stratejik araştırmalar merkezi (orsam) araştırmacısı. erzincan'da doğdu. hacettepe üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü'nden mezun oldu. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;