cumhurbaşkanı abdullah gül, macaristan'ın başkenti budapeşte'de kendisine eşlik eden gazetecilerin sorularını yanıtladı.

sorularda son dönemde internete düşen bazı ses kayıtları da gündeme geldi. o kayıtlardan birinde başbakan tayyip erdoğan, habertürk televizyonunun yayın akışıyla ilgili ciner yayın grubu yönetim kurulu üyesi fatih saraç'a talimatlar veriyordu. saraç'ı aradığını kabul eden erdoğan, "hakaret vardı, hatırlatma yaptım" demişti.

cumhurbaşkanı gül soru üzerine, basın özgürlüğü konusunda şikâyetlerin arttığını söyledi, "basına baskı olmamalı" dedi.

"basın özgürlüğü, gelişmiş demokrasilerde ülkelerin daima onurudur ve daima güç verir. açıklıkla söyleyeyim; istismar, yanlışlar söz konusu olursa, bunlarla serbestlik anlamına gelemez. evrensel anlamda basın özgürlüğü bir ülkenin gurur duyacağı bir şeydir. bir anlamda şikayetler çoğalıyor. kesinlikle çok hızlı telafi etmemiz lazım."

"baskı görüyorsa isyan edecek"

cumhurbaşkanı, hükümetin medyaya baskı yaptığına dair eleştirileri de şöyle yanıtladı:

"herkes kendi işine sahip çıkacak, doğru olduğuna inanıyorsa, arkasında duracak. kim ne derse desin. kimse kolayına da kaçmayacak. yaşanan şeyler olabilir. bir yayın kuruluşu doğru bildiğini yapmalıdır. niye çekinecek ki!"

"alışveriş ilişkisi içinde değilse..."

gazeteciler, "yaptırım endişesinden olabilir mi?" diye sorunca da yanıtı şöyle oldu:

"niye cezalandırma olsun ki. bu tür müdahalelerin olmaması lazım. olamaz böyle bir şey. ancak siyasetin doğasında şu var ki ‘herkes benimle ilgili iyi yazsın’ ister. ama aynı zamanda yayıncılık bir kamu görevidir açıkçası. siz milyonlarca insana hitap ediyorsunuz. orada da bir sorumluluk vardır. yeri geldiğinde kendi otokontrolünü yapacaktır, yeri geldiğinde de doğru gördüğü şeyde ısrar edecektir. doğru gördüğüne karşı baskı görüyorsa da orada isyan edecektir. başka bir alışveriş ilişkisi içinde değilse açıkçası."

"işığımız aynı parlaklıkta değil"

abdullah gül, hâkimler ve savcılar yüksek kurulu (hsyk) ile ilgili düzenlemenin meclis genel kurulu'ndaki görüşmeleri sırasında milletvekillerinin yumruklu kavgasının kendisini budapeşte'deki görüşmelerinde mahcup ettiğini de söyledi.

"bunlar hoş şeyler değil. o heyecanla, atmosferiyle farkında olmayabilirler ama o manzaraların türkiye değerine attığı çizik gerçekten çok fazla ve çok üzücü. son dönemde yaşanan şeyler sebebiyle, bir zamanlar çok parlayan ışığımız aynı parlaklıkta değil. bu görünen bir şey. onun için bu tartışmalar, bunların hepsinden hemen çıkmamız lazım. tekrar kendi yörüngemize oturmamız lazım. bunu millet olarak, siyasetin bütün kurumları olarak söylüyorum. gürültülü memleket olduk."

"siyasiler üslûbuna dikkat edecek"

cumhurbaşkanı gül’e göre, türkiye ile ilgili yurt dışındaki algının bozulmaması için öncelikli görev siyasetçilere düşüyor.

"bütün siyasî aktörler dil ve üslup konusuna dikkat edecek. en basiti ve en kolayı bu. jargonlar değişecek. sonra da daha çok diyalog, ülkedeki atmosferi olumlu anlamda değiştirir."

"keşke önce bana gelseydi"

cumhurbaşkanı abdullah gül'ün hsyk'ya atadığı dört isimden biri olan prof. dr. bülent çiçekli radikal gazetesine yaptığı açıklamada, türkiye'de ve avrupa birliği'nde tartışmalara neden olann hsyk düzenlemesini eleştirmişti. hsyk üyelerinin adalet bakanının memuru haline geldiğini savunan çiçekli, gelinen noktayı 12 eylül darbe dönemine benzetti. cumhurbaşkıanı'na kendi atadığı bir üyenin bu açıklamaları da soruldu.