Haber analiz

Arap Baharı

Al Jazeera ekibi, 2010 sonu Tunus’ta başlayıp, bölge ülkelerini etkileyen isyandaki deneyimlerini paylaştı.

Konular: Arap Baharı, Mısır

Haberin Öne Çıkanları

'Kışkırtmalar oldu'

'Al Jazeera suçlandı'

'Her görüşe yer verdik'

Tunus ve Mısır devrimlerinin patlak vermesinin sorumluğu Al Jazeera'ya yüklendi. [Reuters]

bibeh veled emhadi /libya:

libya deneyimi üzerinde kısaca duracağım. bunun sebebi libya olaylarının yeni ve önemli olması değil, aynı zamanda al jazeera’nın 17 şubat’ta halk devriminin patlak vermesinden albay muammer kaddafi rejimi devrilene kadar libya olaylarına ilişkin yayınının başarılı olması, etkinliğiyle ön plana çıkması, uzun solukluluğu, muhabirler, kameramanlar, teknisyenlerin katkısı, libya’nın al jazeera medya ağı ekranlarında işgal ettiği yer ve libya halkının sorunlarına yer vermesidir.

libya’daki al jazeera, mısır ve yemen’deki al jazeera’nın aynısıdır. olay ne olursa olsun al jazeera’nın ömer muhtar’ın ve ramazan es suveyhili’nin ülkesindeki ruhu, al jazeera’nın 15 yıldır çalışmasına damgasını vuran hareketli ruhun aynısıdır.  bu ruh sınırsız özgürlük çıtasıyla birlikte bir kaldıraç ve kanat olmuştur. al jazeera tek bir kanal ve asil toplu bir hayal olmasından itibaren bu kaldıraç ve kanatlarla uçmaktadır. büyük bir ağ ve sarsılmaz derin bir medya gerçeği halindeyken de öyledir.  

said sabit said / al jazeera yemen büro şefi:

‘arap devrimleri baharı’ çiçek açar açmaz al jazeera bu tarihi anların gerçeklerini aktardı, gözlemledi ve belgeledi. sana’daki rejim tehlikeyi sezdi ve kamuoyunu al jazeera’ya karşı kışkırtmaya, tunus ve mısır devrimlerinin patlak verilmesinin sorumluğunu kanala yüklemeye başladı. ofiste çalışanlara yönelik tehditler fiziksel tasfiyelere kadar vardı. yetkililer kameraman arkadaşlarımızın bir bölgeden diğerine geçerken kameraların yanlarında taşımasını engellemek suretiyle önlemlerini sertleştiriyordu.

başkanlık sarayı'nda devlet başkanı ve yönetim erkanına yönelik saldırı gerçekleştiğinde yasağa karşı koyarak muhabirlerin ekranda görünmesi kararı aldık. o vakit özgürlüklere karşı olan yönetimle sert bir denklem öngördük. bu denklem yönetimin baskılarını arttırması ve bizleri takip etmesi karşısında bizlerin de nesnellik, tarafsızlık ve şeffaflığa bağlı kalarak en geniş ayrıntılarla sahada fazla bulunarak karşılık vermemizdi.

başkan salih’in adamları ekrana çıkan muhabirleri yargılama niyetini açıklasalar da bu denkleme ayak uydurdular. bu denklem onları al jazeera ile temasa geçmeye, al jazeera’nın ‘görüş ve öteki görüş’ söylemini somutlaştırmak üzere devrimciler ve muhalefetle birlikte kendi rejimlerinin bakış açısını sunmak için kanalın ekranlarına çıkmaya sevk etti.

burada bizler devrimin yedinci ayına giriyoruz ve meydandayız. bir bölgeden diğerine iz sürerek geçiyoruz. medya özgürlüğüne düşman kesimlerin avı olmamaya çalışıyoruz. ailelerimizi ve çocuklarımızı göremiyoruz ancak zaferin ve işi başarmanın lezzetini alıyoruz. bu gücü al jazeera ağı bölümleri ve bütün yönetimlerindeki arkadaşlarımızın destek ve takdirinden alıyoruz.

lutfi hacı /al jazeera tunus büro şefi:

14 ocak 2011 farklı bir gündü. o gün tunus muhabiri olarak ilk kez al jazeera ekranına çıkmıştım. arkadaşımız saad ed duvesri haber değiştirme bölümünde görüntüyü alıyordu ve "lutfi hacı ses ve görüntü olarak bizimle" sözüyle beni şaşırtmıştı.  devrik başkan bin ali’nin ülkeden kaçtığı açıklanmıştı.

o an kuran’daki "ve bu (sevinçli ve kederli) günleri, biz, insanlar arasında döndürüp dolaştırırız" şeklindeki ayeti aktarmaktan daha iyi bir cevap bulamadım. kuran ayetine "şimdi kendi ülkemden al jazeera kanalındayım. beni çalışmaktan alıkoyan bin ali gökyüzünde başıboş dolaşıyor ve kendisini kabul edecek ülke bulamıyor" diye eklemiştim.

o an bir dönüm noktasıydı. kelimeler anlamları taşımaktan acizdi. hafızamda birçok tutkusuyla şu anın ve geçmişin görüntüleri birikti. yasaklamak bin ali yönetimin metodu ve baskı felsefesiydi. o zamanlar haberleri kanala despotluk duvarının çatlakları arasında özgürlüğün anlamını kaçıran kimse gibi sızdırıyordum. çok geçmeden fıtık genişledi, çatlak büyüdü ve tufan koptu.

mei-ying welsh / al jazeera ingilizce muhabiri, film ve belgesel prodüktörü:

bir akşam telefon çaldı ve yazı işleri müdürü umutsuzlukla karışık bir ses tonuyla on binlerce kişinin bahreyn’in başkenti manama’daki inci meydanında gösteri için toplandığını bildiriyordu. hüsnü mübarek iktidarı yeni bırakmıştı. bahreyn’e gitmek istemiyordum. oraya gitmemin kendim için birçok zorluk getireceğinden emindim ancak kaçış yoktu. gece yarısı manama’ya giden uçaktaydım.

muhabir arkadaşım james bays’la birlikte inci meydanı'na vardığımızda sahne destansıydı. göz alabildiğince kalabalıktı. her tarafta insanlar yumruklarını sallıyordu. nüfusu yarım milyonu geçmeyen bir ülke açısından bahreyn gösterileri kısmen mısır devrimi boyutunda ve gücündeydi. inci meydanı'ndaki kalabalığın tahrir meydanı'nın gördüğü kalabalıklardan altta kalır tarafı yoktu.

meydanda sadece al jazeera kamerası vardı. kamerayı kaldırdım ve görüntü almaya başladım. aynı anda binlerce göz objektifime girmek için bana yöneldi ve mikrofonum kanalıyla haykırışlarını yaptılar. kalbim kaburga kemiğimi yakmak üzereydi. bir an bu insanlara karşı olan sorumluluğumuzun anlamını hissettim. diğer haber kanalları gelip gidiyordu ancak bizler dünyada bir arap devriminin yaşam ve ölümüne dair tek eksiksiz hikayeyi elde etmek için orada kaldık.

al jazeera 15 yıl önce start almasından itibaren ‘görüş ve öteki görüş’ sloganını yükseltti. görüş derken çoğunluğun kabul ettiği, öteki görüş derken hiç kimsenin duymadığı marjinallerin görüşü anlaşıldı. ekranlarında bu öteki görüşü gördükleri için dünyanın al jazeera’ya aşık olduğuna samimi olarak inanıyorum.

james bays/ al jazeera ingilizce libya muhabiri:

şubat ayında libya krizi patlak verdiğinde birçok yabancının ülkeden ayrılma girişimi sebebiyle başkent havaalanında kaos hakimdi. ben ve kameraman nick porter, transit vizeyi kullanarak trablusgarp’a geçtik. o vakit sıradan kamerayı kullanmak zorunda kalsaydık libyalı yetkililer bizi tutuklamakta tereddüt etmezlerdi. fakat bizler sırada yolcular gibi görünürken aslında bütün haberimizi iphone 4’e çekiyorduk.

geleceğin gazetecileri birçok sorunla mücadele edecekler. modern teknolojiye vakıf olunması, yeni, ses getiren ve özel yayınlar yapılması için kullanılması gerekiyor. gazetecilik nefes almak için duraksamaya izin vermez. bugün işimizin çoğunluğunun canlı yayınlar ve saha haberleri olmasına rağmen bizler dünyada etrafımızda olan bitene ilişkin konular, analizler ve derin bakış açıları sunmaya çalışıyoruz.

abdulfettah fayid/ al jazeera mısır büro şefi:

29 ocak'ta bizler dünyada bir televizyon ekranında ilk defa mısır’ın 28 ocak'taki ‘öfke cuma’sında gerçek bir felaket yaşadığını, yüzlerce kişinin öldüğünü ve yaralandığını belirtmiştik. rejim, biri kahire’de diğeri süveyş’te iki kişinin öldüğünden bahsediyordu.

eski enformasyon bakanı enes el faki beni telefonla aradı ve al jazeera’nın kahire’deki ofisini kapatacağını belirtti. kendisine ofisin fiilen zaten kapalı olduğunu, herkesin cep telefonları kesilmeden önce ofisimizdeki internet ve büro telefonlarının kesildiğini ifade ettim. bana daireyi kapatacağını ve içinde oturacağımız ofisler bulamayacağımızı belirtti. kendisini bunun al jazeera’yı durdurmayacağı, kanala üç veya dört yerine bin muhabir sağlayacağı yönünde uyardım. tam olarak yaşanan da bu oldu. bütün mısırlılar al jazeera ile direk temasa geçti. güvenlik yetkilileri ofisi kapatmak, bizi çıkarmak ve medya kimliklerini almak için geldiğinde televizyon cihazı ofisin girişinde al jazeera kanalına sabitlenmiş durumdaydı.

tahrir meydanı'ndan canlı görüntüler aktarıyordu. güvenlik ekibi vericinin kaynağını aramaya başladı ancak ofiste hiçbir şey bulamadılar. bizler ofisin kapatılmasını hesap ederek bütün kameralarımızı dışarıya taşımıştık. güvenlik ekibi ofis dışında canlı yayın aktarımının yapıldığına ikna olmadı. bizlerin sihirli veya harikulade olabileceğimiz, acayiplikler ve anormallikler yapabileceğimiz yönündeki kanaatleri derinleşmişti. güvenlik ekibi ofisin her hangi bir köşesine sıkıştırılmış ve tahrir meydanı'ndan canlı görüntü aktaran gizli kamerayı bulmak için ofisteki küçük odalara baskın düzenlemeye başladı. ofisin her köşesinde hatta bir şeyler bulmak umuduyla tuvalette dahi arama sürdü. mübarek’in gidişinden itibaren al jazeera’nın misafirlerinden ofise giren herkesin bize yönelttiği ilk soru şu oldu: gösterileri ofis kapalı olduğu halde nasıl canlı aktardınız?

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;